“Karanlık Göl”
İçinde ayrıntılı işkence sahneleri olmayan, tek bir kriminal vaka üzerinden çatısı oluşturulan eseri, kansız polisiyeler arasında, tavsiye listeme aldım. Çok orijinal bir konusu olduğunu düşünmesem de, polisiyelerde tutarlılık ve yanıtsız soru kalmaması halini severim. Görece küçük bir lokasyonda (kasaba, köy vb.) yerel halkın da dahil edildiği, suçlunun her zaman bir “tanıdık” çıkma ihtimali üzerinden kurgulanan hikayeler, tür polisiye de olsa, daha sıcak, daha insancıl gelir bana. Bilhassa baş karakter kadın dedektifin, kusurlu mizacı, ben merkezci kafa sesi, iletişim ve ilişki problemleri, kitabı ara ara drama kadar sürükler nitelikteydi.
Stabil bir zaman çizgisine sahip olmayan eser, okuru bu minvalde yormuyor. Yakın geçmiş, uzak geçmiş, şimdi diye zamanda zikzaklar çizerken, konuya hakimiyet ya da akışta sorun yaşamıyorsunuz. Benim açımdan tek eksik, aslında eksikten ziyade isteğim, maktulu hep başkalarının ağzından okudukça, belki onu kendinden de dinlemeyi arzu ettim. Zira kurgu buna açıktı, oluru vardı.
Yayınevinden okuduğum ilk kitap olduğu için, imlaya özellikle dikkat ettim. Sayabildiğim hata sayısı onu bulmadı, yani gayet başarılı. Yazardan yeni bir kitap okumak ister miyim? evet isterim.
Saygılarınla..