İkinci kez, aynı hayranlıkla okudum Kırmızı Pazartesi’yi. Marquez kitapta, küçükken yaşadığı kasabada şahit olduğu bir cinayeti olaydan yıllar sonra anlatır.İşleneceği herkesçe malum bir cinayet bu.
Kitabın ilk satırlarından Santiago Nasar’ın öldürüleceğini öğreniriz. Santiago öldürülmeden önce kasabaya gelen Bayardo San Roman bir pansiyonda kalırken yoldan geçen Angela Vicario’yu görür ve onunla evleneceğini söyler. Paranın her kapıyı açtığı düşüncesi, her dönem olduğu gibi o dönem de geçerlidir. Evlendikleri gece Angela’nın bakire olmadığını anlayan Bayardo, kızı ailesinin evine götürüp bırakır. Angela’ya bunu yapanın Santiago Nasar olduğunu öğrenen erkek kardeşleri, kız kardeşlerinin namusunu lekeleyen adamın peşine düşerler. Ellerine keskin bıçaklar alıp önlerine gelene Santiago Nasar’ı öldüreceklerini söylerler. Santiago’yu öldürerek sözümona onurlarını kurtaracaklarına inananırlar. Santiago’nun öldürülmesi sadece kızın ailesini değil toplumun vicdanını da rahatlatacaktır.
Kırmızı bir pazartesi Vicario kardeşler, suçlu olup olmadığı belli olmayan Santiago Nasar’ı öldürüp, çok önemsedikleri namuslarını temizlerler. Bu durumda elbette katil sadece Vicario kardeşler değildir. Santiago’nun öleceğini bilip engellemek için uğraşmayan toplum da suçludur.
Dünyada ve ülkemizde kırmızı pazartesiler sürüyor. Bir şeyler yapılmazsa bu cinayetler devam edecek. Hepimiz suçlu olacağız
Namus adına işlenen cinayetleri duymadığımız, kadınların öldürülmediği güzel pazartesilere ulaşmak dileğiyle...