Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. İslam toplumları ayakta tutan temel dinamiklerden biri, hiç kuşkusuz aile müessesesidir. Aile sadece anne, baba ve çocuklardan oluşan fiziksel bir birliktelik değil, ruhsal bir birlikteliğin adıdır. Aynı şekilde nikâh, sadece iki insanı bir araya getiren bir akit değil iki kalbi buluşturan, iki kalp arasında sevgi, rahmet, meveddet ve muhabbet bağı oluşturan ve bütün bunlardan meyveler meydana getiren manevi bir birlikteliktir.
Çeşitli nedenlerle toplum içinde korunmaya muhtaç, kimsesiz ya da terk edilmiş çocuklar, en çok da sevgi ve şefkate; sıcak, huzurlu ve mutlu bir aile ortamına ihtiyaç duymaktadır.
İslam’ın ilk yıllarından itibaren Müslüman toplumlar, Kur’an-ı Kerim’in ve sünnet-i seniyyenin emrettiği sosyal yardımlaşma ve dayanışma, toplumda yetimler gibi ilgi ve desteğe muhtaç olan kesimlere sahip çıkılmasına yönelik tavsiyelerini hayata geçirmişlerdir. Bu çerçevede kimsesiz çocuklarla ilgili dinî-hayri kurumlar oluşturdukları gibi gerekli dinî hassasiyetleri göstermek kaydıyla bu çocuklan ailelerin himayelerine de vermişlerdir. Bütün bu ilke, örnek ve uygulamalar, koruyucu aile konusunda bizlere dinî bir bakış açısı sunmaktadır.