Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Köylüler

Talip Apaydın

Köylüler Gönderileri

Köylüler kitaplarını, Köylüler sözleri ve alıntılarını, Köylüler yazarlarını, Köylüler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
341 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Sızı... Tarifi mümkün olmayan derin, çok derin bir yürek sızısı... Yoksulluğa, kimsesizliğe, sahipsizliğe, adaletsizliğe lanet ve kargışla dolu sol kaburgamın altı! Off... Alın teri, emek, kan, göz yaşı, inanış, umutla bekleyiş... Sonunda ise yoksullukla, itelenmekle, ötelenmek ve yok sayılmakla tüketilmiş bir ömür, hayal kırıklığı, yalnızlık... ve kocaman bir boşluk...
Köylüler
KöylülerTalip Apaydın · Cem Yayınevi · 199176 okunma
Ama siz beklemeyin!
Bazan köylüler gelirlerdi, yaşlı genç, duvar dibine oturur güneşlerlerdi. Ekimden dikimden, köyün işlerinden konuşurlardı. Mahmut pek söze karışmaz, gözleri yumuk dinlerdi. Çok uzak geliyordu artık her şey sisli ve bulanıktı. Gittikçe uzaklaşan, silinen bir ışık gibiydi. Bir aralık gözü kasaba yolundaki kırmızı toprak yarıntısına ilişti. Orası da net olarak görünmüyordu şimdi. Aşınmıştı. Acıyla gülümsedi kendikendine. Başını öbür yana çevirdi.. Yanıbaşında gençler yüksek sesle tartışıyorlardı. "Yapalım. yapmayalım, kendi işimiz..." Yanardağ gibi patlıyordu bazıları. Bir gizli güç mü büyüyordu yanıbaşında? Nasıl akacağı belli olmayan bir ırmak mı oluşuyordu? Dinledi uzun uzun, anlamaya çalıştı. - Sen ne dersin Mahmut emmi, söyle? Sordu birisi.. Gözlerini usulca açtı. - Ne deyim oğul, dedi. Bizden geçti gayri. Kendiniz düşünün, karar verin. Biz çok bekledik olmadı, ama siz beklemeyin...
Sayfa 341 - Cem YayıneviKitabı okudu
Reklam
Mahmut duyuyordu bu sesleri ama ne dendiğini anlamıyordu. Sisler içinde yarı karanlık bir dünyaya göçmüştü. Bir boşlukta aşağılara kayıyordu sanki. Biryerlere mi düşüyordu, yoksa düşmüş de kalkamıyor muydu? Karmaşık ve belirsiz duygular içinde yattı bir süre. Hiç kımıldamadı.
Sayfa 334 - Cem YayıneviKitabı okudu
Cahil insan ezik olur, hep altta kalır. Başkaları onu güder, kullanır. Bizim halkımız yüzyıllardır bu durumda kalmıştır arkadaşlar, hep güdülmüştür. Hiç saklamaya gerek yok. Biz şimdi, bu onur kırıcı durumdan kurtulmağa çalışıyoruz. Atatürk açtı bize bu yolu, o gösterdi. Daha önce bu ulusu yönetenler bizi güdülecek bir sürü gibi görüyorlardı. Yazgımızı onlar yazıyordu. İstedikleri yere götürüyorlardı. Ama biz de insanız, değil mi? İyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı biz de ayırdederiz. Bu neyle olur, bilgiyle, okumakla!
Sayfa 328 - Cem YayıneviKitabı okudu
- Aslında yeni öğrenmek, yanlışı düzeltmekten kolaydır.
Sayfa 328 - Cem YayıneviKitabı okudu
- Yazgı... İçine tüküreyim senin! diye söyleniyordu Mahmut..
Sayfa 319 - Cem YayıneviKitabı okudu
Reklam
Kim haklı, kim haksız, kim ceza görecek? Şimdi kim ceza çekiyor? İçinden çıkılacak gibi değil. Karışık işler. Yılgınlık geliyor insana. Düşündükçe yüzünü gözünü eğiyor insanın. Haceli ilk kez ölüp kurtulmayı düşündü. Köye dönerken içi karardı iyice. Kendini pek güçsüz duydu. Yorgun ve yalnız. Karşıdakiler ise güçlü, hem de acımasız. Ağır ağır geliyorlardı üstüne. Kaçacak saklanacak bir yer yoktu. Eziliyordu göz göre göre. "Yapmaz olaydım, söylemez olaydım. Ne bilirdim böyle olacağını? Doğruyu söylemek erdem sanıyordum. Herkes bana arka olur sanıyordum. Nerdee?.. Burnumdan getirdi deyyuslar. Kimsenin kılı kıpırdamıyor. Bilmiyorlar sanki. Ulen ne günlere kaldık be? Böyle olacağını söyleseler inanmazdım. Yok babam yok, yanlış dünyaya doğmuşuz. Bize göre değilmiş. Allah da mı görmüyor bu olanları..." Köye kadar söylendi. Bunaldı. Sinir küpü gibi girdi eve. Karısı yatalak hastaydı. Bir gözleri kalmıştı yaşayan. Sağa sola dönüp duruyordu. Bakıştılar. Ne Haceli bir şey söyledi, ne kadın sorabildi. Sararmış çökmüş yüzü cenazeye benziyordu. Allaah... diyordu, yarısı nefes. Haceli sedire yıkılır gibi oturdu.
Sayfa 311 - Cem YayıneviKitabı okudu
- Uyuyoruz he.. Biz hepten uyumuşum zati..
Sayfa 307 - Cem YayıneviKitabı okudu
Tiren yürüdü. Polatlı... Bekir usta, Teğmen Galip bey... Sakarya, Haceli... Tirenin sallantısı, bunca anılar iç içe geçip karışıyordu. Mahmut terliyordu kendiliğinden. Yakasını açıp serinlemeye çalıştı. "Of Allah, nedir bu, boğulacağım!.."
Sayfa 302 - Cem YayıneviKitabı okudu
Afyon'un oralardan geçerken pencere önüne dikilip uzun uzun bakındı. Bildik kayalık dağlar, düzlükler eski günleri anımsattı ona. Çok duygulandı. Hele toprak bir yolda iki atlının yan yana tırısla gitmeleri Mahmud'un gözlerini yaşarttı. Kendisiydi sanki, savaşta at koşturuyordu. Bu kıraç topraklarda toz duman içinde az mı gidip gelmişti, az mı ter dökmüştü? Onbeş-onaltı yıl geçmişti aradan, öyle ya? Ama dünkü gibi aklındaydı. Şu dağları kayaları yamaçları çok iyi tanıyordu. Belki atının izi silinmemişti daha. Kimse anlayamazdı bunun ne demek olduğunu. Gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Gören oldu mu diye bakındı iki yanına...
Sayfa 301 - Cem YayıneviKitabı okudu
Reklam
Bir daha dünyaya gelirsem...!
Haceli kımıldamıyordu. Kasaba yolundaki toprak yarıntısına bakıyor bir zaman konuştukları, umutla bekledikleri şeyi düşünüyordu. Gülümsedi kendikendine. - Niye güldün? Sordu Mahmut. - Kasaba yoluna bakıyorum da... Hani bir zamanlar beklerdik, o yoldan birşeyler gelecekti. Gelemedi gitti. Mahmut başını eğdi. Yüzü karardı. Bakmıyordu artık oraya. Konular değişmişti. Yıllar geçtikçe unutuluyordu. Şimdi bambaşka sorunların içindeydiler. Değişmeyen tek şey yoksulluktu. bitmeyen iş güç, sonu gelmez didinme, ama hep aynı kalan köylüce yaşamdı. Birbirlerine bakıp kafaları salladılar. Neden sonra Haceli doğruldu. - Bir daha dünyaya gelirsem... sonunu getiremedi.
Sayfa 299 - Cem YayıneviKitabı okudu
Kabahat samur kürk olmuş da kimse giymemiş..
Sayfa 297 - Cem YayıneviKitabı okudu
- Bilemiyorum. Benim kafamı kurcalayan da hep bu. Bakıyorum, zengin takıma gittikçe büyütüyor işi. Hacı Nuri ağa, bizim Kocakaş İbrahim bey, eskisinden daha çok zengin oldular. Ama bizler çalış çalış, hep aynı. Neden böyle oluyor, anlıyamıyoruz. - Çünkü olanaklardan hep onlar yararlanıyor. Devlet kapılarına siz değil, onlar yanaşıyor. Hem paraları var, hem de ağızları laf yapıyor. Sizde ise ikisi de yok.
Sayfa 278 - Cem YayıneviKitabı okudu
- Anılarınızı yazmak istiyorum. Siz söyleyeceksiniz, ben yazacağım. - Aman öğretmen bey, bizim anılarımızın ne değeri var? Unutulduk bile. - Yok, öyle değil. Birgün çok değerli olacaksınız. Daha çok konuşacağız bu konuları. Siz köksünüz Mahmut ağabi. Kök çok önemlidir. Sizi unutanlar büyük hata işliyorlar. Siz olmadan hiçbir şey olmaz. Gösterişten öteye geçemezler. Bazı çevreler bunu anlamak istemiyor, biliyorum. Çünkü işlerine gelmiyor. Aslında en büyük güç sizsiniz, ama bir kıyıya itiliyorsunuz gittikçe...
Sayfa 272 - Cem YayıneviKitabı okudu
Mahmut uyuyamadığı zaman onları izliyordu. Kulağı gözü ikisinin üstündeydi. Başka kimsesi kalmadığını düşünüyor ve şaşıyordu buna. Ne çabuk, ne kolay oluvermişti? Anasının sesi, o egemen bakışı hep gözünün önündeydi. Bir çocuk gibi öksüzlük duyuyordu. Ağlayası geliyordu bazan burnunun ucu sızlıyordu. Bir omuzu kımıldanıyordu kendiliğinden. Engel olmak için pencereye eğilip bakıyordu.' Boşlamış gibiydi her yer. Bir anlamsızdı yaşamak.
Sayfa 266 - Cem YayıneviKitabı okudu
99 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.