VIII. Henry ' nin, işine geldiğinde reddedip, işine geldiğinde prenses ilan ettiği kızları; kraliçe Katharine' nin kızı Prenses Mary ile Anne Boleyn' in kızı Prenses Elizabeth arasındaki taht mücadelesini konu alıyor roman.
Saraya, geleceği sezebilme yeteneğiyle kutsal soytarı olarak yerleştirilen ve olayları birinci elden bize aktaran Hannah Verde ise İspanya' dan babasıyla hayatlarını kurtarmak için kaçan bir yahudidir.
Bu seri, ara sıra benim de çerezlik okuduğum, tarihi aşk hikayelerinden kesinlikle bambaşka bir tarzda yazılmış. Yazar konuya çeşni katmak, ya da kişilerin bağlantılarını ortaya sermek amacıyla eklemiş bazı romantik şeyleri.
Kalan kısmında ise ölümüne taht kavgası, politika, kardeş çekişmesi ve din kisvesiyle öldürdüğü vatandaşları nedeniyle Kanlı Mary olarak tanınan kraliçenin devri anlatılıyor.
Açıkçası Mary' nin çizdiği baskıcı ve bağnaz tablo çok korkutucuydu. Ülkenin Katolikliğe dönmesi için karşı görüşte olan herkesin cadı avıyla yakalandığı ve yakıldığı hükümdarlığı süresince halk acı çekmiş.
Kilise tüm güç ve bilginin kendi tekelinde olmasını arzulayarak kraliçenin bağnazlığına çanak tutmuş.
Hannah' ın hikayesi ile ile Yahudilerin tarih boyunca çektikleri zulümlere dikkat çekilerek, İsrail' i yaşatma arzusunu nasıl nesilden nesile aktardıklarına farkındalık kazandırılıyor.
Boleyn Kızı ve 
Mahkum Prenses 'i keyifle okumuştum. Bu kitap beni aşırı bunalttı. Boleyn kızları, Mary' den, Mahkum Prenses'i Aragonlu Catherina'den okuyorsunuz. Bu kitabı, engizisyondan kaçan Hannah'dan okuyoruz. Tarih sahnelerine baktığımda kanlı kraliçenin namını okumak isterdim. Veya elizabetin tam anasının kızı olduğunu görmek isterdim. Kitap boyu minnoş hanna nın lüzumsuz hezeyanları beni boğdu.
