Kumdan Kale farklı yaşlardan insanların bir sahilde çok hızlı yaşlanmaya başlamalarını ve bunun sonucunda yaşadıklarını anlatıyor. Çizerin yansıtmaya çalıştığı şeyi anlıyor olsam da çizimleri çok kafa karıştıcı buldum. Bu nedenle takip etmesi bana biraz zor geldi. Bir kez manga okumuştum ve her karakter birbirine benziyordu bu eserde de gölgelendirmelerden olsun yüzlerden olsun açılardan olsun bir türlü esere giremedim, eser de kısa olunca esere giremeden eser bitmiş oldu. Eserin kısa olması ve çok fazla karakterin olması nedeniyle de ölüm korkusu temasını pek fazla yaşayamadım.
Bu eserden aldığım ve beğendiğim en önemli kısım ise Kalibiyeli’nin anlattığı hikaye oldu.
-Ruhumu alırsan nereye gideceğim peki?
-Hiçbir yere. …kendine yaptığın mezara.
-Be… Ben kendime mezar falan yaptırmadım.
-Bu saray mezarın, bu yatak mezarın… yedi yıldır mezarda yatıyorsun.
*Bunun üzerine sultan karısını, kızını ve oğlunu düşünmüş… ve ilk kez duvardaki ufak bencereden surların ötesine bakmış. Uzaklarda dorukları karlarla kaplı bir dağ görmüş… hayatında hiç gerçek kara dokunmamışmış… gözünden bir damla yaş yüzülmüş, yatağa uzanıp gözlerini sonsuza dek kapamış..”
Diyeceğim o ki hayatımızın değerini bilelim, tek bir hayatımız var, ne kadar süremiz kaldığını ise bilmiyoruz. Yaşadığımız her anın kıymetini bilerek yaşamalıyız.