Kitabı bitirdikten sonra Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Yaban kitabındaki şu alıntı geldi aklıma:
'Edebiyatı, sanatı başkaları yaparken hoş bulurum. Fakat, kendim bundan çekinirim. Edebiyat ve sanat dünyasında yalnız dâhiler vardır. Ondan ötesi, bir alay zavallı taklitçi, bir alay zavallı maskaradır.'
İlk Kuyucaklı Yusuf romanıyla başladım Sabahattin Ali'yi okumaya. İnanılmaz bir etki bırakan bu romanın ardından İçimizdeki Şeytan romanıyla devam ettim. Öyle bir etkide kaldım ki iki romanı karşılaştırmaya cesaret edemedim. Son olarak Kürk Mantolu Madonna'yı aldım elime. Bundan başka Sabahattin Ali'den bir roman okuyamayacağımı bilmek beni derinden etkiledi. Çünkü bir eser daha bırakmaya ömrü yetmemişti Sabahattin Ali'nin. Kitap her zamanki gibi harika başladı. Sayfalar ilerledikçe hem merakımdan hızlı bitirmeye çalışıyor ama bir taraftan da kitabı bitireceğim için büyük üzüntü duyuyordum. Ancak her kitap gibi bu da bitti. Diğer iki roman gibi bu da ruhuma tokat misali indi. Maria! Benim Kürk Mantolu Madonnam!
Raif Efendi isimli hayattan ve insanlardan ümidini kesmiş bir memurun, on yıl önce gittiği Berlin'de karşılaştığı Kürk Mantolu Madonna ile anılarını bir deftere kaydetmesini konu alıyor roman. Herkes içindeki Raif'i ve bir yanındaki gizli Maria'yı bulacaktır bu romanda.
Sabahattin Ali'nin dilini, kalemini anlatmaya gerek bile yok. Mutlaka okuyun bu kitabı.
Keyifli Okumalar. :)