Macbeth okuduğum üçüncü Shakespeare oyunu oldu. Bu üçü içerisinden benim en beğendiğim Hamlet oldu, belki daha duygusal, melankolik olması sebebiyle bilmiyorum. Macbeth biraz daha politikti.
Kitapta Macbeth'in halihazırda kahraman ve bir nevi terfi etmişken bir kehanet uğruna kalleşlik etmesini, katil olmasını, bir anda önüne geleni ezen bir zorba olmasını görüyoruz. Asıl şaşırtıcı olan Macbeth'in bunları kabul etme hızıydı. İçinde varmış demek ki. Lady Macbeth'in de bu olanlarda payı az değil tabii. Kendisi dünyanın en usta azmettiricisi olabilir. Daha sonra bu ikilinin yaşadığı vicdan azabını görüyoruz ama olan olmuş bir kere geri dönemiyorlar, "Kan kanı çekermiş" deyip devam ediyorlar.
Bütün bu olanların sebebi cadıların Macbeth'in kaderini cidden bilmesi mi, yoksa Macbeth'in bu kehanete körü körüne inanıp onu gerçekleştirmek için her şeyi yapması mı? Kader mi bize işaretler gönderiyor, yoksa biz işaretleri oldurmaya mı uğraşıyoruz? Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?
Sanırım ikisi de.