Yaşamdaki her şeyin mümkün olduğunu veya mükemmelliğe ulaşmanın eşiğinde olduğunu düşünmek isteriz. Her güne olumlu bir bakış açısıyla bakmak mutlak bir rüya olurdu. Tanım gereği gerçekten mükemmel bir yaşam yoktur. Bunun yerine, bu rüyaya ulaşma arzususu mevcuttur.
Emma Bovary de kusursuzluğun ötesinde bir hayat hayal ediyordu. Sıradan ve ortalama bir yaşam sürdüğünün farkındadır, ancak bunu devam ettirmek istemez. Romanda Emma, Charles Bovary adlı bir doktorla tanışır. İlk karşılaştıklarında, Charles anında ona aşık olur. Sonunda evlenirler ve bir süreliğine de olsa normal bir çift gibi her şey yolunda gider.
Her şeyi beraber yaptılar ve son derece mutluydular. Bu yaşam sevgisi ve tutkusu Emma’nın gerçek duyguları ortaya çıkmaya başladıktan kısa süre sonra sona erdi..