Psikiyatr Dr. Frankl'nin bu kitabı iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm yazarın otobiyografisinden oluşuyor. 2 dünya savaşının meşhur toplama kamplarında yaşananları birinci ağızdan ilgi çekici bir olay örgüsüyle ve akıcı bir dil ile anlatıyor yazar. İnsanın ne kadar vahşileşebileceğini bir distopya ile değil yaşanmış gerçekler ile dile getiriyor. İnsanların ellerinden herşeylerinin alındığı, fırınlarda, gaz odalarında, zorlu kamp şartlarında her gün binlerce insanın öldüğü zamanlar. Geçmişleri, gelecekleri elinden alınan insanların sahip olduğu tek şey düşünceleri, ruhsal özgürlükleri. Buna tutunanların psikolojilerini ayakta tutabildiği geri kalan her kesin ölümü beklediği zamanlar. Eşleri, işleri, çocukları, evleri ... ne varsa geride bıraktırılmış insanların küçük bir kısmının tutulabildiği umut, insanlıktan çıkmama çabası... Hayata bir anlam bulmuş insanlar bir şekilde koruyabiliyor ruh sağlığını, yaşama isteğini, düşüncelerini. Bu anlamı bulamamış ve ümitsizliğe kapılan insanlar tek tek kendilerinden vazgeçmiş.
İkinci bölüm yazarın, zihninde bu dönemde oluşturduğu ve daha sonra üzerine çalışarak geliştirdiği, gelecek ve anlam odaklı yaşam diye tanımlanan Logoterapi isimli terapi yönteminin ilkeleri var. Buradan sonraki kısım nispeten daha terimsel ve akademik. Psikoloji severlerinin severek okuyacağını düşünüyorum. Ben çok beğendim. Çıkarılabilecek o kadar çok ders var ki insan tüm kitabın bir deftere yazmak istiyor. Hasılı #okudumokuyun