Jane Austen’ın 19. yüzyılın başında kaleme aldığı Mansfield Park dönemin İngiliz sosyal hayatını ele almış. Austen’ın kendine has dili ve akıcı anlatımıyla kendinizi aile bireylerinden biriymişçesine hikayenin içinde buluyorsunuz, ne zaman Jane Austen okusam aynı şeyi düşünürüm; içinde yaşadığı toplumu çok iyi gören ve gözlemleyen yazar aynı zamanda çok da iyi yansıtıyor, her ayrıntısına kadar size sunuyor bu sebeple hikayeyi dışarıdan okuyan sıradan bir okucuymuşsunuz gibi değil de bizzat hikayenin içinde kendinize bir yer buluyorsunuz, yazar karakterlerin her biri hakkında harika bir analiz yaptığı için size de hepsini yakından tanıyormuşsunuz hissini tattırıyor bu sebeple muhakkak kendinize yakın hissettiğiniz, iyiliğini istediğiniz bir karakter oluyor ya da hep yanında olmak istediğiniz biri ve bu yüzden diyorum ki yazar size hikayeyi yaşatıyor.
Okuduğum diğer kitaplarından farklı olarak bu kitapta hissettiğim; ufak şaşırtmalar vardı, genel olarak yazarın kitaplarının gidişatını tahmin etmek kolaydır fakat burada dediğim minik bir yanılma yaşamanıza sebep oluyor fakat yine de sonunu tahmin etmek pek zor değil. Sadece dilerdim ki bütün olaylarını en ufak ayrıntısına kadar okuduğum kitabın sonunu da yazar bu kadar acelecilikle bitirmemiş olsun, sonunu da hayal ettiğim gibi uzunca okuyabileyim ama ne yazık ki Austen böyle yazmayı dilemiş benim tarafımdan minik bir hayal kırıklığı oldu ama kitabı sevmeme engel değil tabiki bu durum. Hatta uzun zamandır Jane Austen okumadığım için kitaptan ayrı bir lezzet aldığımı dahi söyleyebilirim.