Kitabı ilk okumaya başladığım süreci göz önüne getirdiğimde, Yazarın eserinde kendine olan üslupu ve yazım biçimi detaylara çok geniş yer vermesi ilk başta biraz sıkıcı ve hep aynı satırları anlatıyormuş gibi gelse de bitirdikten sonra şunu gördüm ki aslında her satır okuyucuya çok fazla tecrübe, keyif, deneyim, hüzün ve mutluluğu bir arada yaşatan, ve bitirdikten sonra her satırın kendi benliğimize nasıl imza attığını ruhumuza ilmek ilmek işlendiğini yaşatmak için uzun bir yolculuğa çıkmamız içinmiş. Bende çok güzel bir yer edinen ve hayatıma bakış açıma düşüncelerime yön veren ilham veren bir eser oldu.
Jack London' ın kendi hayatından izler taşıyan romanı Martin Eden, denizci bir gencin kişiliğinden ödün vermeden sınıf atlama çabalarını anlatıyor. Zengin bir ailenin kızına âşık olan Martin Eden, ona erişebilmek uğruna takıntılı denilebilecek bir şekilde varını yoğunu ortaya koyuyor.
Edebiyat tarihinin kuşkusuz en özgün karakterinden biri olan Martin Eden, azmi ve zekasıyla yalnızca işçi sınıfını değil, dahil olmaya çalıştığı burjuva dünyasını da aşıyor. Böylece maskelerin ardında yatanı görüyor, toplumun gerçek yüzünü idrak ediyor. Neticede her iki sınıfa da ait olamamanın yorgunluğu, yazarlık serüveninde çektiği fiziksel ve ruhsal zorluklar da eklenince Martin, derin bir yalnızlığa sürükleniyor. Başarı sürecinin haşinliğinin sonunda başarının tatminsizliğiyle karşı karşıya kalıyor. Roman okurlarını tıpkı Martin' in hayatı gibi dalgalı bir yolculuğa çıkarıyor.
Kesinlikle okunmasını tavsiye ettiğim muhteşem eserlerden biri.