Dan Brown adlı yazarın okuduğum ilk kitabı. Okurkende fazlasıyla zevk aldığım bir eser. Gayet anlaşılabilir bir akıcılıkla, bir fizikçinin kaçırılması ile başlıyor maceramız. Fizik konusunda altyapısı olmayan bir insanın bile gayet anlayabileceği bir şekilde madde ve karşı madde ilişkisini anlatmayı başarabilmiş sevgili yazarımız.
Roma çok canlı! Brown, adeta simülasyonun içerisine girip Roma’yı geziyormuş hissi yaşatarak devam ettiriyor okura. Roma’nın, antik dönemden kalan en önemli mimari yapılarından birinin içerisine giriş kısmı ise, okuyucunun, şayet ki Pantheon’u gezmemiş ise, gezmiş hissettirecek kadar iyi bir deneyim sunuyor.
Son olarak; Brown, Illuminati, Yeni Çağ’ın bilgeleri, ressamları, heykeltıraşları ve hatta mimari yapıları hakkında, bilinenin aksine çok farklı bir bakış açısı ve
bilgi birikimi ile yaklaşarak bizi dehşete düşürmeyi amaçlamış; başarmış da.
Sırf bu yüzden film çekimi için Vatikan’dan izin alamayan Brown, bize adeta yüzyıllar sonra da okunacak bir şaheser bırakmış.
600 sayfalık kitap aslında 24 saatten oluşuyor. Bu biraz garip ama asla sıkıcı ilerlemiyor. Her sayfa yeni bir heyecan, yeni bir bilgi. Sonunu asla tahmin edemezsiniz eminim diyebilirim.
Kitabını okuduktan sonra sıra filme geldi. Umarım filmi de kitabı kadar başarılıdır.
Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Keyifli okumalar dilerim