Modern Çöküş kitaplarını, Modern Çöküş sözleri ve alıntılarını, Modern Çöküş yazarlarını, Modern Çöküş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eğer bir sapma normal kabul edilirse bu sapmayı durduracak bir çizgi hiçbir zaman olmayacaktır. Çünkü her sınırın biraz öncesi biraz sonrasını meşrulaştıracaktır.
Şurası son derece açıktır; eşcinselleri ve eşcinselliği veya buna benzer kesimleri ve eylemlerini özgürlük, bireysel tercihe saygı, hakşinaslık söylemleriyle savunan modernite, aynı şeyi çeşitli sebeplerle mağdur edilen milyonlara göstermezken ve hatta birçok durumda bu mağduriyetlerin bizzat faili veya faillerinin yandaşı olurken, üstünü ustalıkla örttüğü bir gerçeği gözler önüne seriyor. O da dinle ve ilahi olanla kavgasıdır. Modernite, Avrupa toplumlarının toplumsal ve tarihsel koşullarında varlık nedeni olarak bulduğu dine ve ilahi olana karşıtlığı, varlığının temel unsuru kılmış durumdadır. Dolayısıyla dinler veya ilahi olanlar açısından kabul edilmeyen her şeye özgürlük, bireysel tercihe saygı, hakşinaslık söylemleriyle taraftar olup, tam bir misyoner edasıyla bunların savunmasını yaparken, dinler veya ilahi olanlar açısından kabul edilen ve savunulan her şeye itiraz etmekte veya dine veya taraftarlarına yönelik haksızlıklara, sessiz kalmaktadır. Aslında yaşanmış ve yaşanmakta olan dinle ve din üzerinden ilahi olanla kavgadır; başka bir şey değil.
“Modernite varlığını Kilise kurumuna borçludur. Şunu çok rahatlıkla ifade etmek mümkündür; eğer Kilise olmasaydı modern zihniyet ve hayat tarzı da olmayacaktı. Kilisenin akıl ve mantıkla çelişen inançları ve bin yılı aşkın süren baskıcı, bağnaz, haksız uygulamaları modernitenin varlık sebebi ve meşruiyet referansı olmuştur. Modernite, Kilise'nin karşısında konumlanarak inşa oldu. Varlığını borçlu olduğu Kilise karşıtlığı üzerinden de tüm din ve aşkın/soyut tanrı tasavvur ve inançlarına itiraz etti. Din ve Tanrı karşıtlığına dayanan inanç ve eylemlerini ise yaklaşık 500 yıllık bir zaman diliminde parça parça inşa etti. Hümanizm, laisizm, liberalizm, kapitalizm, pozitivizm, bireycilik, rasyonalizm. . . modern düşüncenin, inancın ve hayat tarzının parçalardan bazılarını teşkil etti. Hepsinin her bakımdan sistematik bir bütüne dönüşmesi ise Aydınlanma ile gerçekleşti. Aydınlanma ile parçalar birleştirilip inanç ve hayat tarzıyla sistematik bir bütün oluşturulurken, ekseni hep aşkın/dini olana itiraz oluşturdu. Zira geleneksel anlamıyla dinler ve aşkın tanrı tasavvurları varoldukça ne hümanizmin, rasyonalizmin, laisizmin, pozitivizmin, ne de liberalizmin, bireyciliğin, kapitalizmin. . . bir anlamı, önemi ve işlevi olmayacaktı.
Çok şükür ki 300. Kitabımızı da okumuş olduk..
Kitap genel olarak modernite, kölelik, cinsellik, şiddet ve modern inanç gibi konuları ele alıyor.. Yazara katıldığım yerler olduğu gibi katılmadığım yerler de oldu.
Kitapta hayatın acı gerçekleri çok çarpıcı bir şekilde belirtilmiş. Özellikle küçük yaşta fuhşa zorlanan çocukları, küçük yaşta
"Bir araştırmaya göre, gerçekçilikten uzak bir mükemmellikte sunulan zayıf, genç kadın bedeni imgelerine maruz kalmak, kadınlarda ve kız çocuklarında depresyona, öz-saygı kaybına ve sağlıksız yeme alışkanlıklanna neden olmaktadır."
"Egemen sistemin yarattığı kadın imgelerini elde etmenin zahmetli ve masraflı, elde tutmanın ise olanaksız olduğu bu sistemde, yaşlanmak ise en büyük tabudur "
Köleciliğin felsefi temelleriyle ve inanç boyutuyla da sistemli bir anlayışa ulaştığı Antik Yunan toplumunda, Yunanlı olmayan herkesin potansiyel köle olduğu anlayışı egemendi. Yunanlıların üstünlük duygusu ve Yunanlı olmayanları ifade eden barbarların doğaları gereği güce itaate hazır oldukları düşüncesi, Yunan köleciliğinin temel kabullerinden
Çok zengindiler. Güçlüydüler.
Bilgide çok ileriydiler; bilim ve teknolojide müthiştiler.
Diğer insanlarla karşılaştırdıklarında kendilerini çok farklı ve değerli buluyorlardı. Şımardılar; hak-hukuk tanımaz oldular.
Kendilerini her zaman haklı, başkaları ise her zaman haksız bulmaya başladılar.
Durumun farkında olan birisi, gidişatın yanlışlığı konusunda kendilerini uyardı: Yapmayın. Aklınızı başınıza alın. Durumunuzu düzeltin dedi.
Ama söz dinlemediler.
Durumlarını değiştirmeye hiçbir şekilde yanaşmadılar.
Üstelik uyaranı yanılmakla, akılsızlıkla suçlayıp; hak, hukuk, adalet, ahlak gibi şeylerin modası geçmiş saçmalıklar olduğunu savundular.
Uyarıcı, Gidişatınız kötü, düşünceleriniz yanlış; kendinizi mahvedeceksiniz. Felaketin bulutlan üzerinizde dolaşıyor ama görmüyorsunuz, görmek istemiyorsunuz. Felaket gelince hiç olduğunuzu anlayacaksınız; o zaman biliminiz, zenginliğiniz, gücünüz, imkanlannız hiçbir işe yaramayacak dediyse de aldırmadılar.
Saçmalama, bize kim ne yapabilir. Gücümüz karşısında kim
durabilir? Üstelik biz yanlış iş yapmıyoruz; bunlan elde etmek
için nice emekler sarf ettik dediler.
Ve bir gün ufku bulutlar sardı.
Güldüler.
Uyancıya gülüp; sen azaptan bahsediyorsun, halbuki bunlar
rahmet dediler.
Ama yanıldılar; rahmet dedikleri felaketti.
Bir anda her şey alt üst oldu.
Sanki tüm yaşananlar bir hayaldi.
Kendilerinden geriye hiçbir şey kalmadı.
Hiç yaşamamış gibi oldular.
Günümüzdeki Çöküşü Görmek İçin
Celaleddin Vatandaş’ın “Modern Çöküş” başlıklı kitabı günümüzde yaşanan birçok olumsuz durumu farklı boyutlarda geniş ve detaylı bir şekilde ele almaktadır. “İnsanın Modern Hâlleri” alt başlığını taşıyan bu değerli kitap, sizleri birçok konuda şaşırtacak.
“Modern Çöküş” kitabı giriş ve 7 bölümden
"Ekranlardan, reklam panolarından gözlerinin içine sokulan sözde kusursuz mankenleri gördükçe kendi eksiklerinin farkına varan kadınlar, sözde eksiklerini tamamlamak için yüzlerini gözlerini boyayarak, üzerlerine modaya uygun yeni elbiseler alarak, tıbbi operasyonlardan geçerek kapitalizm tarafından dayatılan ideal kadın ölçülerine ulaşmaya çalışıyorlar.
Değeri bedenine indirgenmiş ve ideal ölçüye yakın olduğu oranda kendini mutlu hisseden kadın, ideal ölçüden uzaklaşmaya başlamasıyla psikolojik sorunlar da yaşar hale geliyor."