Modern İnsan ve Edebiyat kitaplarını, Modern İnsan ve Edebiyat sözleri ve alıntılarını, Modern İnsan ve Edebiyat yazarlarını, Modern İnsan ve Edebiyat yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şiirsiz bir toplum, dili olmayan bir toplum olurdu: herkes aynı şeyi söyler ya da kimse konuşmazdı, bütün bireylerin bir, veya içlerinden her birinin kendi kendisine yeten bir bütün olduğu, insanlık-ötesi bir toplum... Toplumsuz bir nazım, yazarsız, okuyucusuz ve nihayet, sözsüz bir şiir olurdu; şiirlerin şiiri değil, ama yaratılışların yaratılışı, başlangıçların başlangıcı (ve sonu), dünyaların dünyası, Tann'nın Tanrısı: söylenen şey değil, ama her türlü yapmadan ve söylemeden önce gelen şeyin kendisi.
.
Bu belki de şiirin en asil amacıdır; kendimizi etrafımızdaki dünyaya bağlamak, arzuyu sevgiye dönüştürmek, nihayet bizden hep kaçanı, ötede olanı, ama her zaman orada olanı, söylenmeyeni, ruhu kucaklamak...
.
.
.
Eleştiri - niteliği ne olursa olsun: ister yazınsal, ister felsefi, ahlaki ya da siyasal - sonuç olarak bir tür toplumsal sağlık uygulamasıdır. Zorbanın monoloğu ve hiziplerin çığlıklarına, ötekini boğazlayan bu iki ikiz sakatlığa karşı, bizim tek korunma aracımızdır. Eleştiri aklın söylemidir.
Şiir, insanlık durumunun açımlanışı ve bir somut tarihi deneyin kutsanışıdır. Modern roman ve tiyatro, onu reddettikleri zaman bile, kendi dönemlerine tutunmaktadırlar.
Onu reddederken, onu kutsallaştırırlar.
Bütün uygarlıkların kalıntılarının müzelerimizde yığılmasının da, toplum bilimlerinin her geçen gün bizi insanın geçmişi üzerinde daha çok bilgilendirmesinin de önemi yok. Bu uzak geçmişler, bizimkiler değildir: eğer biz, kendimizi onlarda tanımaya çabalıyorsak, bunun nedeni artık bize ait olanda, kendi kendimizi tanıyamamamızdır.
Şiir insanı ölüm karşısında teselli etme iddasında değildir, ama onu hayatın ve ölümün ayrılmaz olduğunu; bütünlüğün bunlar olduğunu duyumsatma iddiasındadır.
Modern insan, tıpkı atasının büyülü formüllerden yararlandığı gibi, teknikten yararlanıyor, ama buna karşın teknik, hiçbir kapıyı açmıyor ona. Tersine, doğayla ve türdeşleriyle her türden temas imkânını da kapatıyor: doğa, niteliklerin ortadan çekilerek saf niceliklere dönüştüğü, karmaşık bir nedensellik ilişkileri sistemi haline geliyor; ve insanın türdeşleri de kişi olmaktan çıkıyor, aletlere, araçlara dönüşüyorlar. İnsanın doğayla ve başkasıyla olan bağı, özünde onu otomobiline, telefonuna ya da yazı makinesine bağlayandan farklı değil.