Bilinmelidir ki, lisancılar tabii ifade (keldm-z matbU) dedikleri zaman bu tabir ile, kendisiyle kasdolunan medlulünü ifade itibariyle tabiat ve seciyesi (genius) mü kemmel olan kclarnı kasdederler. Çünkü matbu keHim (natural speech) kendisiyle sadece telaffuz kasdolunan bir ibare ve hitap değildir. Daha açıkçası mutekellim onunla zamirinde olanı
Tarih bir nazar ve tahkiktir, var olan şeyleri ta'lil etmektir, bunun prensipleri dakiktir, vekâyiin keyfiyetini bilmektir, bunun sebepleri derindir. Esas ve asıl hikmet (Ve gerçek felsefe) işte budur. Bu felsefî (aklî ve tecrübî) ilimlerden sayılmaya layık ve münasiptir.
Yemen'in arrâfina dedim ki: Beni tedavi et,
Eğer beni tedavi edersen, gerçekten tabibsin. Diğer bir şair şöyle der:
Şifa verirler diye. Yemame ve Necd arrâflarının hükmüne başvurdum. (belki faydalanı olur, diye aşk hikâyemi onlara anlattım).
Fakat dediler ki: (Yakalandığın aşk derdinin) şifasını Allah versin. Vallahi, gönlünde taşıdığın derdine deva olma imkanına sahip değiliz.
Bir fikir, mezhep ve inanca taraftarlık karışır ise, insan ilk ağızda, kendisine uygun olan haberleri kabul eder, bir fikir ve mezhebe taraftarlık, insanın dikkatle düşünerek haberi tenkit gözünden geçirmesine mâni olur, yalanı kabul ve nakleder.
Tarih, insanların ve kavimlerin hal ve durumlarının nasıl değişmiş olduğunu, devlet sınırlarının nasıl genişlemiş, kuvvet ve kudretlerinin nasıl artmış bulunduğunu, ölüm ve yıkılma çağı gelinceye kadar yeryüzünü nasıl imar ettiklerini bize bildirir. Bu, tarihin zahiri manasıdır. Tarihin içinde saklanan mana ise incelemek, düşünmek, araştırmaktan ve varlığın sebep ve illetlerini dikkatle anlamak ve hadiselerin vuku ve cereyanının sebep ve tertibini inceleyip bilmekten ibarettir. İşte bundan dolayı tarih şereflidir ve hikmet'in içine dalmıştır. Bundan dolayı tarih, hikmet=felsefe ilimlerinden sayılmağa layıktır.