Joseph Conrad’ın başyapıtı #nostromo 1904 yılında yayımlanıyor. Yazılmasından yüz yıldan fazla zaman geçmesine rağmen insanın doğası ve sömürgecilik ile ilgili tespitleri hala güncel.
Hayali bir Latin Amerika ülkesinde geçiyor olaylar. Diktatörlük, iç savaş, devrim, sömürü ortamı. Olayların merkezinde bir gümüş madeni ve halkın çok sevdiği Nostromo lakaplı bir denizci. Kitabın adı bir kişinin hikayesini çağrıştırıyor ama çok fazla karakter var ve bir toplumun kişisel hırslar ile şekillenen hikayesi.
Dönemi için çok yeni bir anlatım, klasik anlatımın dışına çıkıyor.
Edebiyat Nasıl Okunur kitabında Conrad’ın Nostromo ve Lord Jim kitaplarındaki anlatımından bahsediyor. Alıntılıyorum;
“Anlatımı daireler çizip başa döner, yola yarıdan başlar, aynı anda bir sürü hikayeyi birden yürütür, anlatıcıları değiştirir ve aynı olayları farklı perspektiften aktarır. Okur hikayeye önce bir açıdan, sonra başka bir açıdan dalmak, zamanda bir ileri bir geri kaymak ve birinin aktarımının başka biri tarafından dinlenmesini kaydeden bir anlatıcının söylediklerine inanmak zorunda kalır. “
Biraz zor ve muhteşem:)) Kitabın ilk 150 sayfası özellikle okurları zorluyor, beni de zorladı. Devam edin :)) İyi ki okudum dediğim bir kitap oldu ve Latin edebiyatını seven biri olarak hala bu ülkenin kurgu olmasının şaşkınlığını yaşıyorum. Çok tanıdık, biraz Fuentes’i, Marquez’i ve Galeano’yu andım.
Çeviri #erhunyücesoy
Editör #seçkinselvi #şirinetik #canyayınları
NostromoJoseph Conrad · Can Yayınları · 202085 okunma
Kitabı elime aldığımda denizcilik serüveni anlatan bir hikaye okuyacağımı sanmıştım. Oysa ki hayali de olsa örneği çok olan bir Güney Amerika ülkesinin yani Costaguana'nin hikayesi. vardı.
Diktatörlük rejimi ile yönetilen ancak ayaklanma seslerinin işitildiği bir ülke.
Costaguana ülkesinin Sulaco liman kenti, ülkenin coğrafi koşullarından ötürü kaostan biraz uzak kalır ancak kentte bulunan gümüş madeni diktatör rejimi devirmek ve maddi güç elde etmek için devrimcilerin odağı haline gelir. Maddi güç söz sahibi olmayı sağlayacaktır ancak bölge halkı ve maden yöneticisinin müdahalesi ile olaylar bekledikleri gibi gerçekleşmez.
Costaguana gibi kaderi kanla yazılmış ülkeler çoğunlukla kaos, rejimi değişikliği, darbeler, sömürge olmak gibi iktidar olma düşüncesi güdenlerin her zaman hedefi olmuştur.
Yazarın seçtiği anlatım tarzı alışkın olduğum tarzdan farklı ilerledi, kimi zamanlarda geçmişten bir an, kimi zaman ise şimdiki zamandan bir bölüm okudum; okur buna hazirli olmalı bu okunmayi kolaylaştırır belki, aksi halde takip etmesi güç olan bir eserle karşılaşacaktir.
Bu eserde oldukça fazla sayıda karakter var ve yazar çok derinlikli karakterler yaratmış ancak Nostromo karakterinin neden bu kadar az yer aldığını anlamadım.
Hayali bir ülke yaratması ve böyle detaylandirmasi yazara hayran kalmama neden oldu. Herkese tavsiye edemem bu eserini ama başka eserleri ile yazarla mutlaka tanışmalısınız.
"Saplantının kovaladığı bir insansa bir delidir. Bir adalet fikri bile olsa bu, tehlikelidir o insan; çünkü böyle bir insan sevdiğinin başına gökleri bile yıkabilir, acımasızca."
Joseph Conrad’dan daha önce Karanlığın Yüreği’ni okumaya başlayıp, araya başka kitaplar girince yarım bırakmıştım. Sonrasında yazarla ilgili araştırma yapınca, İngiliz emperyalizmine yaklaşımıyla ilgili eleştiriler yazara önyargılı yaklaşmama neden oldu. Dünya Klasikleri Okuma Kulübümüzün bu ayki okuması olduğu için Nostromo’yu okudum ve Conrad’ı
Maddi çıkarlar gelişirken barış ve huzur olmaz. Kendi yasaları var onların, kendi adaletleri. Ama bu gelişim, amaca ulaşmak için her türlü çareye başvurur ve gayri insanidir; ancak bir halk ilkesinde bulunabilecek fikir doğruluğundan, süreklilikten ve güçten yoksundur.
Krallar, bakanlar, aristokratlar, genel olarak zenginler, halkı yoksulluk içinde ve kul köle olarak tutarlardı; onları, köpekler gibi, kendi hizmetlerinde dövüşmek ve avlanmak için tutarlardı.
İnsanın o kadar iyi bildiği sözcükler, karabasanı andıran anlamlar kazanıyor bu ülkede. Özgürlğk, demokrasi, yurtseverlik, hükümet - bütün bu sözcüklerde bir çılgınlık ve cinayet tadı var.
Bu zenginlik silahı onu kullanan için de daha tehlikeliydi: İnsanoğlunun açgözlülüğü ve zavalılığı yüzünden iki tarafı da keskin bir silahtı o; zehirli köklerden yapılmış bir sıvı gibi türlü bencil sıvılar içine daldırılmış, suyu orada verilmişti; uğruna çekildiği davayı kirletir, acemilikle her zaman insanın elinde dönebilirdi.