Hayat belli olaylarla geçip gidiyordu. Hayatın rüzgârları dünyanın en küçük köşelerine kadar girmeseydi, burada hayatın hiçbir yıkıcı değişikliği olmadığı söylenebilirdi. Fakat maalesef, dağların temelini ve geniş gökleri sarsan bir yıldırım sesi, daha az gümbürtülü, daha az şiddetli olmakla beraber bir farenin deliğinden de duyulur.
-Sanırım yaşamaya bile üşeniyorsun.
-Öyleyim sanırım.
-Peki özellikle sevmediğin şey ne?
-Her şey. Bu aralıksız koşuşturma, sıradan tutkular, açgözlülükler, birbirinden üstün olma arzusu, dedikoduculuk, insanı baştan aşağı süzmeler...
Aşk, geniş, inkar edilmez bir iyilik ve doğruluk kaynağı olduğu kadar, aşırılık ya da yanlış anlama halinde çirkinliklerin, sahteliklerin de kaynağıdır.
Canlı, hareketli bir ruh bazen hayatın sınırlarını aşar, tatmin edilemez olur; bu yüzden umutsuzluğa düşer, bir an için hayata küser; bu hal, hayatın sırlarını arayan ruhun sıkıntısıdır...