“Demek dünyayı dolduran insanmış. Her şey, her şey, bütün dünya insanmış. İnsan yoksa dünya yokmuş.”
Açlık,fukaralık ortaya çıkınca belki o zaman diğer tüm dünyevi kaygılar siliniyor perdeden. Daha çabuk unutulur, kabullenilir bir olguya dönüşüyor.
Sonunda en bereketlisinden bir tarlaya düşseniz bile Çukurova güneşinin altında domur domur terleyerek, anca bir tas tarhana çorbanı içip demir iğneli sivrisineklere her gece yem olarak uyumak zorunda kalınca ölüm-öldürmek bile daha olağan, birine takıp-takılıp sonra hepsini bir anda unutmak daha mı insana dair oluyor?
Dağın Öteki Yüzü Üçlemesi'nin 3. ve son kitabında, insansızlığın ıssızlığını, insanlar içinde işitilmemeyi, konumlandırıldığın noktada anlaşılmamayı ve bazen de bir vicdan muhasebesi içersinde içindekini konuşamamayı öyle derin ve olağan doğallığıyla anlatmış ki yazar şaşırmamak elde değil. Sanırım Yaşar Kemal’in her yeni kitabını okuduğumda “şu ana kadar okuduklarım içinde en sevdiğim” demeden edemiyorum.
Bu kitap 40 yıldır babamın kütüphanesinde ve ben 40 yıl boyunca bu esere baktım. O yıllarda çocuklar için çok fazla eğlenceli aktivite olmadığından babamın kütüphanesindeki kitapların ve yazarların adlarını ezberlerdim. Kırk yıl sonra şimdi kitabın kapağını açınca babamın kitabı,tam kardeşimin doğduğu sırada okuduğunu hatta doğum saatini not aldığını fark etmek çok duygulandıran bir keşif oldu.
Hep söylüyorum; tüm samimiyeti, doğallığı eşi bulunmaz betimleme yeteneğiyle, iyi ki Yaşar Kemal bu topraklardan geçmiş, iyi ki okuyoruz.