20. yüzyılda kapitalist dünyanın üretim merkezi olmayı başaran ÇHC, askerî gücünün artışına paralel olarak 2000’li yıllarda temkinli dış politikaya son vermeye başladı. ÇHC bu bağlamda 2007 sonrasında, Güney Çin Denizi, diğer çevre denizler ve Himalayalar’da hak iddialarını desteklemek için askerî gücünü devreye sokmaktan çekinmedi. ABD, bu dönemde ÇHC’nin, kendi hegemonyasını tehdit edeceğini görmeye başladı. ABD donanmasına ait “Impeccable” adlı bir keşif-araştırma gemisinin, 8 Mart 2009’da, Güney Çin Denizi’nde, bir ÇHC istihbarat gemisinin gözetimindeki “balıkçı gemileri” tarafından taciz edilmesi ABD için karar noktası oldu. ABD bu olayda ÇHC’nin gerektiğinde kendisine meydan okumaktan kaçınmayacağını gördü ve var gücüyle “Çin Tehdidi”ni bertaraf etmeye çalıştı. ABD bir yandan “Çin Tehdidi” ile ulusal çıkarları sarsılan ülkeleri ittifak çatısı altına getirmeye çalışırken diğer yandan ÇHC’yi çevrelemeyi hedefledi. ABD liderliğindeki ittifakının genişleme eğilimi ÇHC ve RF’nin ŞİÖ ile denge arayışına neden oldu ve dünya yeni bir soğuk savaş iklimine doğru ilerlemeye başladı.