Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mondros'tan İzmir Suikastı Davası'na

Öteki Tarih -2

Ayşe Hür

Öteki Tarih -2 Sözleri ve Alıntıları

Öteki Tarih -2 sözleri ve alıntılarını, Öteki Tarih -2 kitap alıntılarını, Öteki Tarih -2 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çok tanıdık geldi
istiklal Mahkemeleri, kanunla kuruldukları için hukuki idi ancak yargılama usulleri açısından hukuk dışıydılar
Reklam
"Gençliğin Gazi'ye Cevabı" (Ankara Hukuk Fakültesi Öğrencileri)
"Ey Türklüğün büyük teşahhusu(şahsiyeti), ey bizim aziz babamız! Ruhlarına heyecan, dimağlarına nur saldığın gençlik sana diyor ki:Senin sevgini gönlünde, irşadlarını(doğru yolu göstermeni) şuurlu adımlarının istikametinde bulan gençlik, şüphesiz ki senin deha ve azminle Türklüğe hediye edilen Cumhuriyeti hayatından daha aziz ve mukaddes tanımıştır. Onun müdafaası için hiçbir fedakârlıktan çekinmeyecek, onu gözlerken çok kıskanç davranacaktır. Bugün de seni görmekle bahtiyar olan gençlik, tarihte masum ve asil kalmış olan milletimize köşe köşe dahilî ve haricî tuzaklar hazırlayan bu tarihi nasıl değiştirdiğinden ve bunların acı neticelerinden habersiz ve hissiz kalamaz ve kalmayacaktır. Dedelerinin gafletliyle yuvarlandıkları çukurlara bir daha düşmemek için bugünün dersini pek kara ve karanlık olan dünden halâs(kurtuluş) ve intibahının (uyanışının) hassasiyetini ise senin mevcudiyetinin ve iradenin ateşinden alacaktır. Milletinin hissiyatı ve sevgisini ondan aldığı saf ve mert kanla damarlarında dolaştıran gençlik-Türk istikbalinin evlatları-milletin varlığına ve onun kalbi olan aziz Cumhuriyetine en ufak yan bakışların bir tahayyül ve tasavvuruna uyuşuk ve hareketsiz kalamaz. Adı Türk, kani Türk, bütün mevcudiyeti Türk olan millet ve onun gençleri kendisini yokluktan varlığa, ölümden hayata, karanlıktan ışığa is'âl edenlerin(ulaştıranların) açtıkları kurtarış çığırında her vakit istiklal ve istikbalin koruyucusu, kan ve candan çizilmiş hudutların, bekçisi olacak ve ebediyete kadar da öyle kalacaktır. "
Sayfa 394 - Profil YayıneviKitabı okudu
Cevat Şakir, ll . Abdülhamid'in ünlü paşalarından Şakir Paşa'nın oğluydu. ingiltere'de Oxtord Üniversitesi'ni bitirmişti. Türkçe dışında altı dil bil iyordu.Zeki, bilgili , yetenekli biriydi ama gençliğinde bir kıskançlık meselesi nden dolayı babasını öldürmüş vesekiz yıl hapis yatmıştı. Verem olduğu için cezasını tamamlamadan salıverilmişti. O da yazılar yazarak kazanıyordu hayatını.
Adını Fas'ın Fez şehrinden, kırmızı rengini kızılcık boyasından alan; tepesinde bir püskül bulunan bu küçük aksesuar, Osmanlı döneminde modernliğin, Cumhuriyet döneminde ise geril iğin simgesi oldu.
savcı hariç üyeleri hukukcu değildi (istiklal Mahkemeleri üyeleri)
Reklam
Şükür büyük dedemin biri şehit (çanakkale)diğeri gazi.
'Her Türk asker doğar' iddiasına rağmen Batı Cephesi'ndeki asker kaçağı sayısı 45.051 kişiye ulaşmıştı.
Mustafa Suphi
“Mustafa Suphi ve arkadaşlarının yok edilmeleri karşısında Sovyetlerin ve Komintern'in takındığı tavır dünya solculuğunun gelişme süreci bakımından da çok önemli bir başlangıç noktası olmuştur. Bu olayda sosyalist anavatanın dış politika çıkarlarıyla bir kardeş partinin varlık sorunu çatışmış ve komünistler bir tercih yapmak zorunda kalmışlardı. Mustafa Kemali tutmayi seçmiş olmaları, sonradan (özellikle Troçkistler tarafından) Stalin'e izafe edilen bir fırsatçılık kalıbının ilk örneğini vermiştir. Oysa, bu siyaset kararı alındığı zaman, Lenin resmen ve fiilen Sovyet devletinin başında bulunuyordu."
Sayfa 118 - ProfilKitabı okudu
Mustafa Kemal Bektaşiliğe girdi mi?
Bektaşiler, Mustafa Kemal'in 22-23 Aralık 1919'da Hacıbektaş'a yaptığı kısa ziyareti Mustafa Kemal'in Bektaşiliğe girişi olarak ele alma eğilimindedirler. Bu ziyaretten dolayı, Mustafa Kemal'i ‘don (kıyafet) değiştirmiş' Hazreti Ali veya Hacı Bektaş Veli sayanlar, hatta ‘mehdi' gibi görenler bile vardır. Onlara göre bu ziyaret sırasinda Mustafa Kemal, kendisine cumhuriyet hakkında ne düşündüğünü soran Cemaleddin Çelebi'nin kulağına, Millî Mücadele’nin başarıya ulaşmasından sonra Saltanat ve Hilafet'in kaldırılacağını fısıldamıştı. Bektaşiler de Mustafa Kemal'e destek sözü ile birlikte 1.800 altın vermişlerdi. Bektaşilerin övünerek aktardığı bu hikâyenin Sünnî kesimden bazı kişileri ne kadar kızdırdığını söylemeye herhalde gerek yok. Peki, bu iddialar doğru muydu?
Sayfa 68 - ProfilKitabı okudu
Kürt liderlere telgraflar Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktıktan kısa süre sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı Kürt aşiret reislerine telgraflar çekmişti. Telgraflarda kendisinin Sultan tarafından atandığını, yakın bir zamanda Kürdistan'ı ziyaret etmek istediğini söylüyor, aynı zamanda ülkenin işgalci güçlerden kurtuluşu için onlardan destek istiyordu. Osmanlı Meclis-i Mebusani ve Diyarbakır'daki Kürt Kulübü'nün üyesi Kâmil Bey'e ve Cemil Paşazade’ye çektiği telgraflarda, İngiltere'nin bağımsız Kürdistan'ı Ermeni çıkarlarına kurban etmeye çalıştığını, hâlbuki Kürtlerin ve Türklerin kardeş olduğunu söyledikten sonra “Bizim varlığımızın Kürt'lerin, Türk'lerin ve bütün Müslümanların yardımına ihtiyacı var. Genel olarak hepimiz bağımsızlığımızı korumalıyız ve ülkemizin bölünmesine izin vermemeliyiz. Ben Kürt'lere, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmaması şartı ile onların gelişmesine ve ilerlemesine vesile olacak bütün hukuk ve imtiyazın verilmesinden yanayım,” diyordu.
Sayfa 55 - ProfilKitabı okudu
Reklam
istiklal Mahkemeleri, kanunla kuruldukları için hukuki idi ancak yargılama usulleri açısından hukuk dışıydılar. Çünkü üye­leri, Meclis içinden seçiliyordu ama savcı hariç üyeleri hukukçu değildi. Kapılarının üstünde İstiklal Mahkemesi Mücadelesinde Yalnız Allahtan Korkar" yazan mahkemeler verdikleri kararlar­dan sorumlu değildiler ancak cezaların gecikmeden infazından sivil ve asker bütün bürokratlar sorumluydu. Kararın verilmesi için delile gerek yoktu. Sanıkların avukat tutmaları çok nadir bir durumdu,zaten ne buna vakit vardı ne de bu gorevı üstlenmye cesaretli avukatlar. Kararlar hakimlerin vicdani kanaatine göre verilirdi ve temyiz edilmezdi. Verilen cezalar da hemen infaz edilirdi. Kararlar o kadar acele ile alınır ve yerine geti­rilirdi ki, yanlışlıkla başkasının yerine idam edilenler olurdu
İttihatçı kadrolar Milli Mücadele'nin ilk yıllarında dine karşı pragmatik bir tavır takındılar. Kürtler, Çerkezler, Lazlar gibi Türk olmayan unsurların Türklerle birliği için İslam dinini sonuna ka­ dar kullandılar. Halide Edib ünlü Sultanahmet Mitingi'nde .. Müs­lümanlar, Türkler, Türk ve Müslüman bugün en kara gününü ya­şıyor!" derken, istiklal Marşı'nın güftesinin yazarı Mehmed Akif (Ersoy), halkı düşmana karşı savaşa çağıran vaazlar vermek üzere Anadolu camilerini geziyordu.
M. Kemal'in İttihatçılar ile kendi arasındaki farkı anlattığı konuşması.
“Büyük hayaller peşinde koşan, yapamayacağımız şeyleri yapar görünen sahtekâr insanlar değiliz. Efendiler, büyük ve hayali şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın husumetini, garazını, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine celbettik. Biz Panislâmizm yapmadık. Belki ‘yapıyoruz, yapacağız' dedik. Düşmanlar da ‘yaptırmamak için bir an evvel öldürelim' dediler. Panturanizm yapmadık. Yaparız, yapıyoruz' dedik ve yine “öldürelim' dediler (...) Bütün dava bundan ibarettir (...) Haddimizi bilelim!”
Sayfa 52 - ProfilKitabı okudu
İlk adımlar K. Karabekir'den, uygulamalar M. Kemal'den
5 Nisan 1919'da Erzurum'daki 15. Kolordu Kumandanlığı'na atanan Kâzım Karabekir, göreve gitmeden önce Vahdeddin'e düşmana direnme önerisini yapmış, Vahdeddin'i ikna ettikten sonra 11 Nisan'da Şişli'deki evinde hasta yatan Mustafa Kemal'e veda ziyaretine gitmişti. Anadolu'da “millî bir hükümet kurma' fikrini Mustafa Kemal, “Bu da bir fikirdir, ahval günden güne size hak verdiriyor (...) İyi olayım, size katılmaya çalışırım.” diye cevaplamıştı. Karabekir, 13 Nisan'da Gülcemal Vapuru ile yola çıkmış, 19 Nisan 1919'da Trabzon'a gelmiş, oradan da Erzurum'a geçmişti. Mustafa Kemal ise ancak yeni Ahmed İzzed Paşa Kabinesi'nde Harbiye Nazırı olarak atanmadığını öğrendikten sonra Anadolu'ya geçmeye karar vermişti. Kısacası Kazım Karabekir 'e göre, ilk adımları hep kendisi atmıştı, M. Kemal onu izlemişti.
Sayfa 37 - ProfilKitabı okudu
Çok acı
Kararın verilmesi için delile gerek yoktu. Sanıkların avukat tutmaları çok nadir bir durumdu, zaten ne buna vakit vardı ne de bu gorevı üstlenmeyecesaretli avukatlar. Kararlar hakimierin vicdani kanaatine göre verilirdi ve temyiz edllemedi. Verilen cezalar (ve infazlar) derhal infaz edilirdi. Kararlar o kadar acele ile alınır ve yerine getirilirdi ki, yanlışlıkla başkasının yerine idam edilenler olurdu
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.