Dili biraz ağır, yavaş yavaş ve düşünerek okunması gereken bir kitap, okuyucuya farklı bir bakış açısı katacağını düşünüyorum.
İçeriğe gelirsek; Fromm bu kitabında insan zihninin ve kültürün gelişimiyle birlikte (rönesans, reform, aydınlanma) özgürleştiğini fakat bu özgürleşmenin insan psikolojisi açısından korku, kaygı ve savrulma yarattığını ifade etmiş. Yani Ortaçağ insanı dinin ve kültürün dogmalarına ne kadar bağlandıkça o kadar mutluydu ve hayatı anlamlıydı. Aydınlanma insana özgürlük vaadetmiş ama savrulan benliği, anlamsızlığı ve korkuyu ortada bırakmıştır. Modern insan bu savrulmalardan kurtulmak ve hayatını anlamlı hale getirebilmek için çeşitli bağlanma yolları geliştirebilir. Bu saplantılı bir aşk olabilir, tekrar bir milli, dini, seküler bir davaya bağlanma olabilir ya da sadist (başkasına zarar verme) ve mazoşist (kendisine zarar verme, kendi benliğini tamamen başkasına teslim etme) eğilimler sergileyebilir.
Yazar bize robot insan olmak ve kendi benliğimizi kaybetmeden kendimiz inşa etmemiz ve bu hayatı anlamlı yaşamamız gerektiğini söylüyor bunun için de önerisi: sevgi, çalışmak (üretmek) ve işbirliği.
İnsan kendini ve diğer insanları sevmeli, tabi ki bunu yaparken kendi benliğini asla bir tarafa bırakmamalı, kendisi olarak sevmeli ve herkesi kendisi olduğu şekliyle sevmeli.
Çalışmalı, üretmeli ve bunu yaparken de kendi emeğine yabancılaşarak değil içinden geldiği şekliyle severek yapmalı.
Diğer insanlarla işbirliği ve dayanışma içerisinde olmalı. Bu şekilde yaşamayı başarabilen ve kendi benliğini kendisi inşa edebilen insan gerçek manada anlamlı ve özgür insandır.