Orwell’dan okuduğum beşinci kitap Paris ve Londra’da Beş Parasız oldu ve kalemine yine hayran bıraktı yazar.
Kitap kapak adını kesinlikle yansıtmış, yoksulluğun bu kadar feci ve iğrenç ötesi bir şekilde anlatıldığı başka bir eser okumamıştım.
Feci ve iğrenç ötesi derken yazara iltifat ediyorum bu arada çünkü betimlemeleri beni benden aldı. Yoksulluğu ve açlığı yaşayanları anlamak ve derinlemesine hissetmek için bu kitabı okumalısınız.
Avrupa’nın iki önemli ve büyük şehirleri olan Paris ve Londra’yı hiç bu açıdan gördünüz mü?
Paris’in merkezinde işşiz kalan metin yazarının bakış açısıyla tanık olduğu her detayı okurken ağzımın açık kaldığını unuttuğum ve hafızamdan silinmeyecek anlara hapsolduğum sayfalar oldu.
İşsizlik çukuruna düşmek, rehineciler, umut tacirleri, günde 17 saat karın tokluğuna çalışan bulaşıkçılar, evsizlik, izbe pansiyonlar, berduş barınakları ve daha niceleri... İçimi ve dışımı tahtakuruları sardı diyebilirim.
Yoksullukla boğuşan genç yazar her şeyini kaybedince, düşünecek zamanı olmayınca, daha farklı bakar hayata ve yoksulların her kesimine. Kölelik hiçbir zaman son bulmadı Orwell’a göre ve sadece modern zamana uyarak şekil değiştirdi. Sınıf ayrımcılığını bu kadar sert eleştiren bir yazara her sayfa sonunda alkış tutasım geldi. Orwell hiç çekinmeden doldurmuş sayfaları ve bunu okurken hissetmek sizi kitaba daha da çok çekiyor... Mutlaka okuyun ve yoksullara başka bir pencereden bakın...