Jung, Peer Gynt'ü kerelerce okuduğundan bahis eder Kırmızı Kitap'ta. Bunun üzerine edindiğim kitaptır. Gerek Jung, gerek Hesse'nin hayatımdaki yerleri ve duyumsadığım yakınlık ile üzerinde durdukları konular her zaman heyecanla ilgilimi çekiyor. Kimmiş bu Peer Gynt ? Kendini kendi olmağa adamış bir düşperest diyebilir miyiz? Kendisi bir hikayeci mi, şizofren mi, bir yalancıdan mı ibaret, ne istediğinden emin bir adam mı, yoksa savruk bir zavallı mı ? Kim bu Peer Gynt ?
Ben kendimim diye uç bucak dolanan Peer'i bekleyen hazin son hiç kendisi olamamışlığının yüzüne vurulması oldu, ne acı ama ! Peer, evin yolunu unutan şaşkın oğlan, hakikati hiç bulamamış ve ömrü boyunca kendine ihanet ederek ve bunun farkına asla varamamış, kendinden çıkamamış, kendine varamamış koca ihtiyar... Kılıktan kılığa girmiş, denizler ve çöller aşmış lakin kendine hiç varamamış şaşkın ademoğlu.
Kitabı ikinci okuyuşumdu, yine çok kere içim titredi , ilk okumama göre daha çok... Hepimiz biraz Peer Gynt'üz. Nereden dönüp geleceğimizi, kim olduğumuzu, evimizin neresi olduğunu hep geç anlıyoruz. Çoğumuz kim olduğumuzu bilmeden, kendisiyle hiç karşılaşmadan ölüp gidecek.
Okurken aklıma İsmet Özel'in bir şiiri düşüp durdu:
" Şarkıya dön, eve dön, kalbine dön ! "
Oturup üstünde ağlanır....