Peygamberler Filozoflar ve Şairler

Barış Kahraman

Sayfa Sayısına Göre Peygamberler Filozoflar ve Şairler Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Peygamberler Filozoflar ve Şairler sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Peygamberler Filozoflar ve Şairler kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Dünya ile yaşam (hayat) birdir.” Bu önerme soruşturmamız için gerçekten çok önemli bir olanak sunuyor. Bu önerme bize öznenin anlamını aradığı ‘hayat’ın dünya ile (yani Varlık’la) aynı şey demeye geldiğini söylüyor. Böylece sorumuzun varlıkla ilgili bir soru olduğunu fark ediyoruz. “Ben dünyamım” önermesiyle de varlıkla olan ilişkimizin bizzat ‘ben’ aracılığıyla kurulabileceğini anlıyoruz. Bu görüşün daha açık bir dile getirilişine de Schopenhauer’ın İstenç ve Tasarım Olarak Dünya kitabının ilk önermesinde rastlarız: “Dünya benim tasarımımdır.” Bu tasarım felsefe ile soyut bir bilinç haline getirebilmesi açısından yalnızca insana özgüdür. Yani her tasarım mutlaka özne ve nesneye bölünmüş bir biçimde olabilir ve ancak böyle düşünülebilir. Dolayısıyla dünya tasarım olarak özne karşısında sadece nesnedir; başka deyişle: Algılayanın görüşüdür. Peki buradaki ‘ben’ nedir? Bu soruya kısaca şöyle cevap veriyorum: “Her insan zamansal bir süreçtir.” ‘Ben’ de bu sürecin bilincinde oluş ve onun dille tasarımlanmasıdır.
Hegel’den sonra Marx kendi tabiriyle başaşağı duran Hegel’in oluşturduğu bu felsefi tarih anlatısını düzeltecek ve tarihin başlangıcına temel ilke olarak Geist’i değil maddi tözü koyacaktır. Yine Marx’ın anlatısında da süreç diyalektik yasaya göre işleyecektir. Tarihin gelişiminin itici gücü üretim araçlarını elinde tutan sınıf ile ona sahip olamayan sınıf arasındaki çelişkidir. Özetle Marx’a göre insanlık tarihi sınıflar arasındaki ekonomik savaşların tarihinden ibarettir. Marx’ın düz çizgisel anlatısı tarihöncesinin ilk komünizminden başlar. Deyim yerindeyse üretim araçlarının özel mülkiyete geçişiyle insan cennetten kovulmuştur; nihayet derinle-şen sınıf çatışmalarının geleceğin sosyalizminde ortadan kalkma-sıyla bu cennete geri dönecek ve tarih böylece sona erecektir. Albert Camus’nün çok güzel ifade ettiği gibi: “Hıristiyan dünya ile Marx’çı dünyanın” bu “birliği sarsar insanı.” Camus’ya göre Marx devrimci bir peygamber olmanın yanı sıra aynı zamanda “Hıristiyan ve bur-juva kökenli, tarihsel bilimsel bir mutlu gelecek inancı” ile “Alman ülkücülüğü ve Fransız ayaklanmalarından doğma devrimci gelecek inancını etkileme”si bakımından bir burjuva peygamberdir; tarihin tanrısının “Y’Eremya’sı, devrimin ermiş Augustinus’udur.”
Sayfa 294Kitabı okudu
Reklam
Camus’ya göre sanat insanın içinde kendini özgür kılabilmek ve ‘tutarlılık ve birlik gereksinimini’ gidermek için oluşturduğu ‘kapalı dünyalar’dır. ‘Lucretius’ta surlar benzetmesi, Sade’da manastırlar ve sürgülü şatolar, romantiklerin adaları ya da kayaları, Nietzsche’nin herkesten uzak suçları, Lautreamont’un ilkel okyanusu, Rimbaud’nun barbataları, gerçeküstücülerin bir ırmak fırtınasıyla dövülerek batıp batıp yeniden beliren dehşet verici şatoları’ sanatçının kendi için oluşturduğu sırça köşklerden başka bir şey değildir. Camus’nün bu sanatla ilgili bu görüşlerine anlatılar bakımından katılınabilir. Çünkü bizim de belirtiğimiz anlamlı örgüler oluşturarak kapalı dünyalar oluşturma anlatının doğasıdır zaten. Ama bu görüşlere ileride de göreceğimiz gibi ‘gerçek şiir’ açısından katılmak mümkün değildir. Ne ki Camus da burada sanat derken düzyazısal anlatıları ya da şiirin sadece bir biçem olarak kullanıldığı şiirsel anlatıları kastediyor gibidir zaten.
Sayfa 322Kitabı okudu
Schelling sanatı doğadaki yaratıcı etkinliğin karşılığı olarak görür. Öyle ki aynı zamanda yaratıcı tinin bilinçsiz bir şiiri olmak bakımından bir sanat eseri de olan doğa objelerin reel dünyasını oluştururken sanat da ideal dünyayı yaratmaktadır. Fakat bu ikisi arasında aşılmaz bir karşıtlık yoktur. Çünkü her ikisi de yaratan tinin kendini
Sayfa 327Kitabı okudu
Schiller, antik çağ mitolojisinin dekoruna yerleştirdiği şiirinde sanatın ve özellikle de şiirin hakikate ulaşma konusunda bilim ve felsefeden çok daha öncül olduğunu vurgular.
Sayfa 341Kitabı okudu
Hakikat güzelliğin örtüsüne büründüğünden, yani güzellik hakikati kendi içinde sakladığından hakikat ile güzellik bir ve aynı şeydir. Dolayısıyla “Burda güzel olarak duyduğumuz o şeye”, “saf hakikat olarak” rastlarız. Güzellik aracılığıyla hakikate ulaşmak da hakikati sevebilen, güzellik duygusu geliştiğinden ona tahammül edebilen -çünkü bana göre güzellik ve iyilik arasında hiçbir ilişki bulunmadığından o dehşetten, şiddetten ve aklın arasına mesafe koyup kötü diye yaftaladığı kavramlarla da iç içe bulunabilmektedir- en saf ruhlara, demonlara nasip olabilir ancak.
Sayfa 342Kitabı okudu
Reklam