Quicksilver
Callie HartZilvaren Şehri’nin acımasız çöllerinde bir bardak su için her şeyi yapabilecek olan Saeris Fane, tuhaf güçlerini ve Zilvaren’in en iyi hırsızı olduğunu saklıyor, zor şartlarda hayatta kalma mücadelesi veriyordu. Ne var ki tüm sırlar eninde sonunda gün yüzüne çıkmaya mahkûmdu.
Hırsızlık yaparken yakalanan Saeris, Ölümsüz Kraliçe’nin sarayında karşılaştığı adamın Ölüm’ün ta kendisi olduğundan emindi. Ancak asırlardır kapalı duran diyarlar arası bir geçidi açtığını ve yalnızca masallarda yaşadığını sandığı Faelerin gerçek olduğunu öğrenecekti. Birde geçitlerin yapıldığı cıvaya hükmeden bir Simyacı olduğunu.
Ölüm’ün adı Kingfisher’dı ve Saeris ona bir kan yeminiyle bağlanmıştı. Bu çekici adamın kendi sırları ve hain planları vardı. Vampir kralına karşı asırlardır sürdürdüğü savaşı kazanmak uğruna, Simyacı’nın büyüsünü kullanmaya kararlıydı. Saeris’in tek istediği ise sağ salim kardeşine dönebilmekti. Fakat çok geçmeden onu Kingfisher’a bağlayan tek şeyin yemin olmadığını öğrenecekti.
“Bu hikâye düşmandan âşığa temasını bambaşka bir seviyeye çıkarıyor.”
–Cosmopolitan
“Harika laf dalaşları? Tamam. Muhteşem kurulmuş bir dünya? Tamam. Gerilim dolu ve duygusal bir aşk? TAMAM!
En son Güller ve Dikenler Sarayı’nı okurken bir fantastik romans karşısında bu kadar büyülenmiştim. Kesinlikle önerilir!”
–First for Women
“Yavaş yavaş alevlenen aşkınızın içinde hazırcevap atışmalar ve dozu iyi ayarlanmış bir tutam tutku seviyorsanız Quicksilver tam size göre!”
–Marie Claire
“Elinizden bırakamayacaksınız.”
–ScreenRant
648 sayfa
Yorumlar ve İncelemeler
Çıktığı günden beri beklediğim bir kitaptı ve sonunda okuyabildim. Okuyanlardan 
Kan ve Külden 'le 
Dikenler ve Güller Sarayı 'na
benzediğini duyunca açıkçası merakım daha çok arttı. Yani benim iki seriye de olan aşkım öyle böyle değil (๑˙❥˙๑). Sevdiğim çok şey vardı. Fantastik unsurlar olarak Fae'ler, eş bağı, Vampirler, Tanrılar,başka dünyalara açılan geçitleri kullanmış yazar ve hepsini birleştirip kendi hikayesi yapmayı başarmış bence. Yaratılan dünyayı sevdim. Karakterleri zaten bitirdi beni. Kızımız Saeris güçlü olmak zorunda kalmış biri kendini ifade etme tarzını sevdim. Beyimiz Kingfisher'sa yaşadıkları yüzünden kendini herkesten soyutlamaya çalışan biri (kıyamam neler yaşamış ya (╥﹏╥).) ve gözündeki cıva nedeniyle delirmenin eşiğinde ayrıca kendisi Gamzeli bir Shadow Daddy daha ne olsun ლ(´ ❥ `ლ)
Carrion bambaşka bir mesele okuduğum her saniye beni benden aldı. Keyfine düşkün, komik ve gördüğü ilginin farkında olan karakterlerin her zaman yerleri ayrıdır benim için ve Carrion kesinlikle en üst sıralara yerleşti. Kitabı hiç sıkılmadan heyecanlı bir şekilde okudum. Özellikle son sayfalar harikaydı. İkinci kitabı hemen istiyorum!!!!!!
