Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Roman Sanatı

Milan Kundera

Roman Sanatı Gönderileri

Roman Sanatı kitaplarını, Roman Sanatı sözleri ve alıntılarını, Roman Sanatı yazarlarını, Roman Sanatı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ama insan, tam da gerçeğin kesinliğini sorguladığı ve herkesçe oybirliğiyle kabul edilene inancını kaybettiği zaman birey olur. Roman, bireyin hayali cennetidir. Kimsenin, ne Anna’nın ne de Karenin’in haklı olmadığı, ama Anna ya da Karenin, herkesin anlaşılmayı hak ettiği alandır.
Sayfa 149Kitabı okudu
Unutma istemi politik bir sorundan önce bir varoluş sorunudur: İnsan ezelden beri kendi yaşamöyküsünü baştan yazma, geçmişini değiştirme, hem kendisine hem başkalarına ait izleri silme arzusunu taşır.
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
“İnsanın iktidara karşı mücadelesi belleğin unutuşa karşı mücadelesidir.”
Gülüşün ve Unutuşun KitabıKitabı okudu
Başkasının mahremiyetine tecavüz etme arzusu, saldırganlığın çok eski bir biçimidir ve bugün kurumsallaşmıştır (fişleriyle bürokrasi, muhabirleriyle basın), ahlaki olarak onaylanmıştır (bilgi edinme hakkı, insan haklarının ilk şartı haline gelmiştir) ve şiirselleştirilmiştir (o güzelim saydamlık sözcüğüyle).
Sanattan anlamamak, vahim bir şey değil. İnsan Proust okumasa da olur, Schubert dinlemeyebilir ve huzur içinde yaşar. Ama “sanat düşmanı” huzur içinde yaşayamaz. Nasıl popüler bir antisemitizm varsa popüler bir “sanat düşmanlığı” da vardır. Faşist ve komünist rejimler modern sanat avına çıkarken bu eğilimden yararlanmasını bilmiştir. Ama entelektüel, ince ayar “sanat düşmanlığı” da vardır: Bu anlayış, sanatı, estetiğin dışında bir yerde konumlanmış bir amaca esir ederek ondan intikamını alır. Güdümlü sanat öğretisi: politik bir araç olarak sanat. Bir sanat eserini sadece bir yöntemin (psikanalitik, göstergebilimsel, sosyolojik vs.) uygulanması için bir bahane olarak gören kuramcılar. Demokratik “sanat düşmanlığı”: Estetik değerler hakkında hüküm veren konumundaki piyasa düzeni.
Bir romanın değeri ancak roman tarihi bağlamında kavranabilir. Romancı, Cervantes hariç kimseye hesap vermek zorunda değildir.
Reklam
Büyük Orta Avrupalı romancılar topluluğu: Kafka, Hasek, Musil, Broch, Gombrowicz: Ramantizme karşı duydukları nefret; Balzac öncesi, romana ve dine inanç barındırmayan serbest düşünceye tutkunlukları (kitsch’i tekeşli Püritenliğin Aydınlanma Çağı’na karşı bir komplosu olarak gören Broch); tarihe ve geleceğin yüceltilmesine mesafeli duruşları; avangardın yanılsamaları dışında kalan modernizmleri.
İç Mimari ve Dirty Talk :)))
Müstehcenlik (obscenite): Yabancı bir dilde müstehcen sözcükler kullanılır ama bunların müstehcen olduğu hissedilmez. Yabancı aksanla telaffuz edilen müstehcen bir söz komik kaçar. Yabancı bir kadınla müstehcen konuşmak zordur. Müstehcenlik: bizi vatanımıza bağlayan en derin kök.
Sayfa 133Kitabı okudu
Aslan Asker Şvayk belki de son büyük popüler roman. Bu komik romanın, aynı zamanda olayın orduda ve cephede geçtiği bir savaş romanı olması şaşırtıcı değil mi? Eğer gülünecek şeyler haline geldiyse savaşa ve savaşın dehşetine ne olmuştu? Savaş, Homeros’ta Tolstoy’da tamamen aklın alabileceği bir anlam taşıyordu: Güzel Helena ya da Rusya uğruna savaşıyordu insanlar. Şvayk ve yoldaşları ise niçin olduğunu bilmeden, daha da irkiltici olanı, nedenleri hiç merak edilmeden cepheye yollanıyorlar. Ama, eğer bir savaşın itici gücü Helena ya da vatan değilse nedir o zaman? Kendini güç olarak ortaya koymak isteyen basit bir güç mü? İleride, Heidegger’in sözünü edeceği “iradenin iradesi” mi? Ama zaten ezelden beri bütün savaşların arkasında bu yok muydu? Elbette vardı. Ama bu defa Hasek de, iyi kötü akla yatkın bir söylemle olsun kendini maskelemeye dahi kalkmıyor. Artık kimse propaganda zırvalarına inanmıyor, bizzat bunları uyduranlar bile. Güç çıplak, Kafka’nın romanlarındaki gibi çıplak. Aslında, mahkeme K.nın edilmesinden hiçbir yarar sağlamayacak; şatonun kadastrocuya eziyet etmekte hiçbir çıkarı yoktur. Neden dün Almanya, bugün Rusya dünyaya egemen olmak isterler? Daha zengin olmak için mi? Daha mutlu olmak için mi? Hayır. Gücün saldırganlığı hiçbir çıkar tanımaz; sebebi yoktur; o sadece iradesini ister; o tam anlamıyla katıksız akıldışılıktır.
Cervantes’in Hor Görülen MirasıKitabı okudu
nefistoo
Balzac zamanında artık Cervantes ya da Diderot’nun o tatlı avareliğinden eser kalmamıştır. Artık zaman, tarih denen trene binmiştir. Binilmesi kolay, inilmesi zor bir trendir bu. (…) Çok daha sonraları, Emma Bovary için ufuk o kadar daralır ki, bir bahçeyi çevreleyen bir çite benzer. Maceralar çitin öte yanındadır ve özlem dayanılmazdır. Günlük hayatın sıkıcılığı içinde hayaller ve düşler önem kazanır. Dış dünyanın kaybedilen sonsuzluğunun yerini ruhun sonsuzluğu alır. (…) Ama tarih ya da tarihten arta kalan şey, sınırsız bir güce sahip bir toplumun insanüstü gücü, insanı ele geçirdiği an, ruhun sonsuzluğuna dair hayaller sihrini kaybeder. Bu güç artık insana ikbal değil, topu topu bir kadastro memurluğu vaat etmektedir. K. mahkemeye karşı, K. şatoya karşı ne yapabilir? Fazla bir şey değil. Hiç değilse bir zamanlar Emma Bovary’nin yaptığı gibi hayal kurabilir mi? Hayır, kuramaz, içine düştüğü tuzak fazlasıyla korkunçtur ve bütün düşünce ve duygularını bir aspiratör gibi emer: K. davasından, işi olan kadastro memurluğundan başka bir şey düşünemez.
Cervantes’in Hor Görülen MirasıKitabı okudu
Reklam
İnsan iyiyle kötünün belirgin bir şekilde ayırt edilebileceği bir dünya ister, çünkü onda doğuştan gelen, gemlenemez bir anlamadan yargılama arzusu vardır. Dinler ve ideolojiler bu arzu üzerine kurulmuştur.
Cervantes’in Hor Görülen MirasıKitabı okudu
Tanrı, kainatı ve değerler düzenini yönettiği, iyiyi kötüden ayırdığı ve her şeye bir anlam verdiği yeri yavaş yavaş terk ederken Don Quijote evinden çıktı ve artık dünya tanınmayacak hale geldi.
Cervantes’in Hor Görülen MirasıKitabı okudu
Dercartes’la birlikte “düşünen ben”i her şeyin temeli olarak algılamak, bu yüzden kainatın karşısında yapayalnız olmak, Hegel’in haklı olarak kahramanca diye nitelediği bir tavırdır. Cervantes’le birlikte dünyayı bir karmaşıklık olarak algılamak, tek bir mutlak gerçek yerine birbiriyle çelişen bir yığın görece gerçekle (roman karakteri denilen “hayali ben”lerde saklı gerçekler) hesaplaşmak zorunda olmak, “belirsizliğin bilgeliği”nden başka hiçbir şeyden emin olmamak da yabana atılmayacak bir güç gerektirir.
Cervantes’in Hor Görülen MirasıKitabı okudu
Hermann Broch’un tekrar tekrar söylediği şeyi, bu anlamda anlıyor ve paylaşıyorum: Bir romanın tek var olma nedeni, ancak bir romanın keşfedebileceği şeyi keşfetmektir. Hayatın o zamana kadar bilinmeyen küçük bir kesitini keşfetmeyen roman, ahlaka aykırıdır. Bilgi romanın tek ahlakıdır.
Cervantes’in Hor Görülen MirasıKitabı okudu
Roman varoluşun farklı görünüşlerini kendi tarzında, kendine özgü mantıkla bir bir keşfetmiştir: Cervantes’in çağdaşlarıyla birlikte kendine macera nedir diye sormuş; Samuel Richardson’la, “içdünyada olan bitenler”i incelmeye, duyguların gizli hayatını ortaya dökmeye başlamış; Balzac’la, insanın tarihe kök salışını keşfetmiş; Flaubert’le, o zamana kadar günlük hayat için “igcognita (meçhul)” olan “terra (ülke, toprak)”yı keşfe çıkmış; Tolstoy’la insanın karar ve davranışlarında akıldışının etkisi üzerine eğilmiştir. Zamanı incelemiştir: Marcel Proust’la yakalanamayan geçmiş ânı; James Joyce’la yakalanamayan şimdiki ânı ele almıştır. Thomas Mann’la zamanın derinliklerinden gelerek uzaktan adımlarımıza yön veren mitlerin rolünü sorgulamıştır. Vesaire, vesaire…
Cervantes’in Hor Görülen MirasıKitabı okudu
813 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.