Rüzgâr, babasından gördüğü şiddetten kaçmış, yıllardır kendine kurulu bir düzen kurmuş, İstanbul'da bir hastanede oldukça başarılı, birçok uzman doktor tarafından takdir gören bir asistan doktordur. Hayatı gayet güzel giderken ona bir takım saplantılı notlar gelmeye başlar. Bu notları ilk başlarda umursamayan, hatta kendisine yanlışlıkla geldiğini düşünen Rüzgâr, bir süre sonra bu konu hakkında çok yanıldığını fark eder. Notlar dayanılmaz bir hâl almaya başlar. Hatta Rüzgâr bu saplantılı kişi tarafından darp edilir. Hem de durduk yere. Ama bu süre zarfında yalnız değildir. Ona her türlü destekte bulunan Tuna Kartal... O koca, merhametli yüreğine Rüzgâr'ı da sığdırır.
•
Bu kitap benim için çok ayrı bir yere sahip oldu. Maalesef günlük hayatta bu tür olaylarla karşılaşmak zorunda kaldığımız bir konu üzerinde duruyor yazarımız. Kadınların nasıl zorluk çektiği, bu zorlukları kimseye ispatlayamadığı... Defalarca polise gidip, her şeyi anlatıp, nasıl da eli boş döndüğü... 'Bu böyle bir şey yapmaz...' 'Sen yanlış anlamışsındır...' diyerek nasıl hiçbir şey yapılamadığını açıkça gösteren bir kitap. Aslında bizim dürüst, başarılı diye nitelendirdiğimiz, çok yakın olduğumuz bazı kişilerin arkamızdan neler düşündüğünü, ne gözle bakabileceğini gösteren bir kitap. Ve bunların karşısında dimdik duran, hayatından taviz vermeyen güçlü bir kadın... Böylesine güçlü bir karakteri okumak bana da güç verdi. Hiçbir zaman pes etmeyen, düştü düşecek dediğiniz kadının dimdik durması... Buraya yazılabilecek çok şey var. Ama işin kısası; Rüzgâr bize dokundu, biz ise Rüzgâr'ın kalbine...