Sembolik Formlar Felsefesi II - Mitik Düşünme

Ernst Cassirer

Sembolik Formlar Felsefesi II - Mitik Düşünme Sözleri ve Alıntıları

Sembolik Formlar Felsefesi II - Mitik Düşünme sözleri ve alıntılarını, Sembolik Formlar Felsefesi II - Mitik Düşünme kitap alıntılarını, Sembolik Formlar Felsefesi II - Mitik Düşünme en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Zorunluluk" ile "tesadüfiliğin", yasalılık ile yasasızlı­ğın karşıtlığı da, mitik ve bilimsel düşünmenin ilişkisini belirlerken kullanılmadan önce, titiz eleştirel çözümleme ve gerçek bir belirle­me gerekir. Leukippos ve Demokrit, dünyadaki hiçbir şeyin "tesa­düfen" oluşmadığı, her şeyin bir nedenden ve zorunluluk
Heraklit'in, insanın duyusunun onun şeytanı olduğu önermesinden, Demokrit ve Sokrates'e doğru ilerler. Sokratik Daimonion ve "Eudaimonie" kavramlarına sinen özel anlam ve nağme, belki de öncelikle bu ilişkide tam olarak izlenebilir. Eudaimonie, Sokrates'in başlatmış olduğu yeni bilme formuna dayanır. Ruh, sırf doğa ikuvvetini ortadan kaldırdığı için, Eudaimonie, ruhun ahlaki özne olarak kavranmasıyla elde edilir. Şimdi her şeyden önce insan, bizzat kendisini, kendi benini artık karanlık mitik güçlerin egemenli­ğinde hissetmediği, arzu etme ve bilme ilkesinin, bu yetilerden ha­reketle ve açık kavrayış ışığında şekillendiğini bilebildiği için, bi­linmeyenden, yani doğaüstünden korkmaya başladı. Böylece burada, mitosun karşısında, yeni bir içsel özgürlük bilinci gelişir. Bugün bile, animizmin ilkel aşamalarında, insanın, kendi ruhsal kuvveti tarafından seçildiği ve tek tek bireylere kadar esas biçimde geliştirildiği kanaati mevcuttur. Sumatra'daki Bataklarda, ruha, onun kişileşmesinden önce tanrıların ve insanların ilk ataları tara­fından farklı seçenekler sunulur. İnsanın kaderinin içine ruhlar so­kulmuştur ve bu kadar, onların yaptıkları seçimle belirgin hale gelir; insanın hayatının tüm seyri gibi özelliği ve varlığı da, onun ha­yatının tüm seyri gibi önceden belirlenir.
Reklam
Felsefe teorik dünya incelemesi ve dünya açık­laması olarak kurulmaya çalışıldığında, kendini, doğrudan görünen gerçekliğinin kendisiyle değil, daha ziyade bu gerçekliğin mitik kavranışı ve yeniden şekillendirilmesiyle karşı karşıya görür. Felsefe "doğa"yı, -bizzat felsefi refleksiyonun işbirliğiyle- gelişmiş ve oluşmuş deneyim bilinciyle kazandırılan yapısıyla önüne serilmiş halde bulmaz; tersine, her varoluş biçimi ilk olarak mitik düşünmenin ve mitik hayal gücünün atmosferiyle örtülmüş şekilde ortaya çıkar. Felsefe, kendi formunu ve rengini, kendi özel kesinliğini, ön­celikle bu atmosfer vasıtasıyla kazanır. Dünya bilince, empirik "şeyler"in bir bütünü olarak ve empirik "özellikler"in bir karmaşık yapısı olarak verilmeden uzun süre önce, mitik güçlerin ve etkilerin bir bütünü olarak verilmiştir. Felsefi düşünüş ve kendine özgüfelsefi bakış açısı da, dünya kavramını bu düşünsel ilk temelinden ve ana zemininden ayıramaz. Felsefi düşünmenin başlangıçları, uzun süre, kaynak probleminin felsefi ve mitik ifadesi arasında, aracılı ve adeta kesin olmayan bir konumlama taşır
Mitoloji kaçınılmazdır; mitoloji, eğer biz düşüncenin dilde dışa vurulmuş formunu tanırsak, dilin ayrılmaz bir zorunluluğu olur. Mitoloji..... dilin düşünceye verdiği, dil ve düşünce tamamen örtüşmedikleri sürece kaybolmayacak olan karanlık gölgelerdir; bu örtüşme ise hiç gerçekleşemez. Kelimenin gerçek anlamıyla mitoloji, dil vasıtasıyla düşünce üzerinde icra edilen egemenliktir ve bu da zihinsel etkinliğin sadece mümkün etkinlik alanında olur
Schelling mit dünyasının mecazi yorumu yerine "totolojik" yoru­munu; yani mitik biçimleri zihnin özerk ürünleri olarak kabul eden, onların özel bir anlam ve biçim verme ilkesinden doğru kavranmasını zorunlu kılan bir yorum getirir. Schelling'in "Mitoloji Felsefesi"ne giriş niteliğindeki derslerinde ayrıntılı olarak ortaya koyduğu üzere, mitosu ilkel bir doğa açıklaması biçimi olarak gören fizikselaçıklama gibi, onu hikaye haline dönüştüren euhemerosçu yorum da, bu ilke açısından anlamlı bulunmaz.
İnsanın mitolojik süreç içinde karşısına çıkanlar, şeyler değil, bilincin içinde ortaya çıkan güçlerdir ki, bilinç onlar tarafından etkilenir. Mitolojinin oluşma vasıtası olan teogonik süreç, bilinçte gerçekleştiği ve tasarımların üretimiyle ortaya çıktığı kadarıyla, öznel bir süreçtir. Fakat nedenler ve sonuçta bu tasarımların nesneleri de, hakiki ve kendinde teogonik olan güçlerdir. Tanrı ilk başta bu güçler vasıtasıyla bilince yerleşmiştir. Sürecin içeriği salt tasarlanmış gizli güçlerden oluşmaz; sürecin içeriği gizli güçlerin kendileridir; onlar bilinci ve -bilinç do­ğanın sonucu olduğu için- doğayı oluştururlar ve bundan dolayı asıl egemen olanlardır. Mitolojik süreç doğa objeleriyle değil, salt oluş­turma yetenekleriyle ilgilidir ki, bu oluşturma yeteneklerinin asli üre­timi bilincin kendisidir. O halde açıklama nesnel olana tam olarak açıldığında, bilinç de tam anlamıyla nesnel olarak oluşur.
Reklam
33 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.