Sembolik Formlar Felsefesi II - Mitik Düşünme

Ernst Cassirer

Sembolik Formlar Felsefesi II - Mitik Düşünme Gönderileri

Sembolik Formlar Felsefesi II - Mitik Düşünme kitaplarını, Sembolik Formlar Felsefesi II - Mitik Düşünme sözleri ve alıntılarını, Sembolik Formlar Felsefesi II - Mitik Düşünme yazarlarını, Sembolik Formlar Felsefesi II - Mitik Düşünme yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her gerçek olanı aynı zemine sıkıştıran mitos için, ay­nı töz, farklı özelliklere "sahip" olmayıp, bu şekildeki her özelleş­me töz olur; yani töz sadece doğrudan somutlaşma, direkt şeysel­leştirme içinde kavranabilir. Tüm etkinliklerin ve ilişkilerin, bütün sırf somut ve kendine özgü varlıkların bu nesnelleştirmeyi nasıl sergilediği, daha önce gösterildi. Fakat nesne­leştirmenin temelinde bulunan kendine özgü düşünme ilkesi, daha önceden bilimsel düşünmenin temel ilkesiyle birleştiğinde ve ona nüfuz ettiğinde, doğanın yarı-mitik bir "bilimini" ve dengesiz bir karışım simgesini bu ilkeyle birlikte ürettiğinde, bu ilke mitik dün­ya-fikrinin ilk aşamalarında kendini gösteren ilkeden daha net bi­çimde ortaya çıkar. Nasıl mitik nedensellik kavramının özelliği bel­ki en açık biçimde astrolojinin inşasında göz önüne getirilebiliyor­sa, aynı şekilde, mitik nitelik kavramı da, simyanın içyapısı göz önüne alınınca, en açık biçimde ortaya çıkar. Tüm tarihsel gelişimi izlenebilen simya ile astroloji arasındaki akrabalık, burada siste­matik olarak açıklanmış olur: Bu akrabalık, nihayetinde simya ve astrolojinin, sadece aynı düşünme formunun açık işareti, yani mi­tik-tözsel özdeşlik düşüncesinin iki farklı ortaya çıkış biçimi olma­sına dayanmaktadır.
Mitik düşünmede mevcut olan bu, bağıntı parçalarının somut­laşması veya cisimleşmesini düzenleyen kendine özgü ilke, bu dü­şünmenin tek tek tüm kategorilerinde izlenebilir. Nitelik kategori­siyle başladığımız zaman, mitik düşünmenin parça ve bütün arası­na asla kesin bir sınır ayrılığı yerleştirmediği, mitik düşünme açı­sından, parçanın, hem
Reklam
Tek nesne büyüsel ilgiyi uyan­dırınca, kendisi olarak apayrı şekilde incelenemez; tam tersine, bu nesne daima, özdeşleştirildiği başka nesnelere aitlik içinde olur; öyle ki, dıştaki görünüş sadece bir örtü, bir maske teşkil eder.
Sayı kavramı, saf matematiksel kavram haline gel­meden önce, mekan ve zaman gibi mitik bir kavramdır ve ilkel mi­tik bilince henüz yabancıdır. Başka bir deyişle, sayı kavramı mitik bilincin ileri ve yüksek düzeyde şekillenişine temel oluşturan bir kabul olarak ortaya çıkar. Sayı, saf ölçü sayısı haline gelmeden uzun süre önce, sayıya, "kutsal sayı" olarak hürmet edilmiştir. Ve bu hürmetin esintisi, bilimsel matematiğin başlarında bile mevcut­tur. Soyut kabulde ise sayı, "arka arkaya gelme" ve "bir arada ol­ma'', "birbiriyle birlikte olma", çokluk ve birlik ilişkilerinin benzer biçimleridir; bu ilişki biçimleri ise, mitik ve bilimsel dünya açıkla­ malarına da egemendir.
Saf "zi­hinsel" ve "ahlaki" özelliklerin de bu anlamda nakledilebilir tözler olarak kavranması, bu taşımayı düzenleyen ritüel emirlerin mevcu­diyetini de açıklar. Böylece kirlenme, bir topluluğa yerleşmiş olan pislik, tek tek bireylere, mesela bir köleye aktarılabilir ve kölenin kurban edilmesiyle de yok edilebilir. Çok eski ve genel yaygın mi­tik temel düşünüş biçimlerine dayanan böyle bir bağışlanma ritü­eli, Grek ayinlerinde ve ayrıca İyon şehirlerindeki özel festivallerde de gerçekleşir. Bütün bu arınma ve bağışlanma ritlerinde, eğer geleneğin ilk baştaki anlamı göz önüne alınırsa, salt bir sembolik temsil etme değil, tamamen reel, hatta adeta fiziksel bir nakil söz konusudur. Batak'ta kendini bir beddua tutan kişi, bedduayı bir kırlangıca devrederek ve bu kırlangıcı uçurarak, onu kendinden "uçurabilir" Mesela Shinto dininde var olduğu bildirilen bir ge­lenek, canlı veya hareketli özne yerine salt bir nesneye nakli başarabilmeyi anlatır. Burada günahtan kurtulmanın yolu şudur: Bir in­san elbisesi şeklindeki kesilmiş, "(insan) biçiminin temsil edicisi", yani Kata-shiro olarak adlandırılan beyaz bir kağıt üzerine, kutsal kişi tarafından günahkar kişinin doğduğu ay, yıl ve onun cinsiyeti yazılır. O kişi bu kağıdı bedenine sürer ve kendi nefesini kağıda üf­ler; bu işlem vasıtasıyla günahlar Kata-shiroya geçirilir. Temizlen­me seramonisi, bu "şamar oğlanları"nın bir akarsuya ya da göle atılmasıyla ve suyun bu şamar oğlanlarını öbür dünyaya götürmesi ve iz bırakmadan yok etmesiyle sona erer
"Zorunluluk" ile "tesadüfiliğin", yasalılık ile yasasızlı­ğın karşıtlığı da, mitik ve bilimsel düşünmenin ilişkisini belirlerken kullanılmadan önce, titiz eleştirel çözümleme ve gerçek bir belirle­me gerekir. Leukippos ve Demokrit, dünyadaki hiçbir şeyin "tesa­düfen" oluşmadığı, her şeyin bir nedenden ve zorunluluk
Reklam
34 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.