Kitabı beğendim evet, ancak bu beğeninin bir süredir okuduğum türk polisiyelerinde karşıma çıkan örneklere kıyasla eli yüzü düzgün bir örnek olması ile de alakası var kitabın. Kitabı bitirdiğimizde eksik kalan şeyler olduğunu düşünmeden de edemedim. meselâ, bu kadar detaylı cinayetler işleyen bir katilin yakalandığında hiç bir etki yaratamaması gibi. Veya başkomiserimizin olayı çözümledigi final bölümündeki akıl yürütme biçimi. Kitap içerisindeki zaman akışı gibi olay akışlarında da bizi ikna eden bir şey olmalı. İşte bu şey bize evet bu böyle olmuştur dedirten şey bir yandan da. Ama kitabın sonuna geldiğimiz için katil yakalaniyorsa ve başkomiser kitabın sonuna geldiğimiz için katilin yakalanmasını mümkün kılan o akıl yürütme biçimini önünüze koyuyorsa burada olay akışına ters düşen bir şeyler olduğu hissediliyor diyebiliriz. Örneğin kitabın son sayfasındaki romantik olay veya gelişme şaşırtmıyor bizi, çünkü yazar kitap boyunca bunun adımlarını teker teker önümüze koyuyor. Ancak detaylı cinayetler işleyen katilin bu hissi verememesi kitabın gerçeklik hissini zedeliyor.
Bununla beraber eğer bu kitap yazarın ilk kitabıysa anlatımının iyi olduğunu, okuma keyfimizi bozacak sorunların neredeyse karşımıza hiç çıkmadığını söyleyebiliriz. Kurgu problemleri ayrı. İlk değil, üçüncü dördüncü kitabını yazıp da bir şey anlatamayan yazarlarımız da var ne yazık ki. Bu anlamda Elif Gümüş nitelikli, iyi bir yerden başlıyor yazmaya.
Sessiz'i kusurlarıyla da olsa öneririm. Elif Gümüş'ten daha iyi eserler okuyacağız gibi geliyor bana.