Annesiyle babası kendisine danışmadan onu dünyaya getirdi. Çocukken oyuncaklarını kendisi yapardı. Bazen çamuru biçimlendirip kurutur, bazen babasının eski ceketinin cebini çıkarır, içini yünle doldurup ağzını dikerek top yapardı. İmkansızlıklara takılmaz ve şartlar ne olursa olsun yeni bir şey ortaya koyardı. İlkokulda kuzu gütmeye başladı. Annesi ölen kuzuların içli melemelerini dinlerken insanların, özellikle de çocukların sahipsiz bırakılmamaları gerektiğini öğrendi. Bütün dünyası, görebildiği kadar gökyüzü, birkaç komşu köy ve ilkokul öğretmeniyle sınırlıydı. Teyzesinin oğlu ortaokula yazılmaya giderken peşine takıldı. Lise birinci sınıftayken bir kış akşamı kar yağarken öğretmenlerinin, tek odalı evine gelip 'Alişan yavrum, seni merak ettik, kar yağıyor da yakacağın var mı, sormaya geldik?' demeleriyle kendine ve hayata bakışı değişti. Çok sevinmişti. Çünkü öğretmenleri tarafından ilk defa insan yerine konulduğunu hissetmişti.
Ve öğretmen oldu. 16 yıllık öğretmenliği boyunca eşiyle birlikte bin beş yüz evi ziyaret etti. Öğrencilerinden on iki bin mektup aldı ve hepsini de el yazısıyla cevaplandırdı.
Bir öğrencisinin 'Hocam çalışıyorum, çalışıyorum ama bir türlü anlamıyorum' diye sorması üzerine beyinle ilgilenmeye başladı. Öğrenme stilleri, öğrenmeyi öğrenme, kolay ve kalıcı öğrenme konuları üzerine yoğunlaştı. Dersleri öğrenme stillerine göre dizayn edince öğrencilerin ÖSS'deki netleri Türkiye ortalamasının üç buçuk katına çıktı. 2000 yılında NLP ile tanıştı. Galatasaray'ın UEFA kupasındaki başarısını eğitime nasıl uygulayabilirim diye araştırmaya koyuldu. NLP'nin insan yaşamına getirdiği kaliteyi fark etti.
Araştırmalarında derinleştikçe bizim türkülerin yabancıların sazıyla söylenemeyeceğini anladı. Öğrendiklerini önce kendi hayatına uyguladı. Etkili olduğunu anlayınca eğitimlere başladı.