Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Siborg Manifestosu

Donna Haraway

Siborg Manifestosu Sözleri ve Alıntıları

Siborg Manifestosu sözleri ve alıntılarını, Siborg Manifestosu kitap alıntılarını, Siborg Manifestosu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Siborg Manifestosu - Donna Haraway
“Benim savunduğum argüman, yeni yeni ortaya çıkan ve gerek yeniliği gerekse kapsamı bakımından sanayi kapitalizminin yarattığı düzene benzeyen bir dünya düzeni sisteminde sınıf, ırk ve toplumsal cinsiyetin doğasında meydana gelen temel değişikliklerle ilgili iddialarda kök salmış bir siyasettir; biz bir organik, sanayi toplumunda çok şekilli bir sisteme, enformasyon sistemine (tam işten tam oyuna, ölümcül bir oyuna) yönelmiş bir hareketin içerisindeyiz.”
Modem makineler, özle­ri itibariyle mikro-elektronik cihazlardır: hem her yerde hem de görünmezdirler. Modem makineler, Baba’nın her yerde hazır ve nazırlığıyla ve tinselliğiyle alay edercesine, kutsal şeylere hürmet göstermeyen, terbiyesiz birer tanrıdır.
Reklam
Tekli bir ufka sahip olmak, çifte ufuktan ya da çok başlı canavarlardan daha berbat yanılsamalar doğurur.
Modem makineler, Baba'nın her yerde hazır ve nazırlığıyla ve tinselliğiyle alay edercesine, kutsal şeylere hürmet göstermeyen, terbiyesiz birer tanrıdır.
Feminizmdeki cinsel mal etme, hâlâ sapkın bir şekil­de epistemolojik emek statüsüne, şöyle ki, dünyayı değiş­tirmeye katkıda bulunabilecek bir analiz kaynağına sahip­tir. Fakat cinsel nesneleştirme (yabancılaşma değil) cinsi­yet/toplumsal cinsiyet yapısının sonucudur. Bilgi alanında cinsel nesneleşmenin sonucu, yanılsama ve soyutlamadır. Bununla beraber, bir kadın kendi ürününden yabancılaş­maz, fakat derin bir anlamıyla bir özne olarak, hatta kuv­vetli bir özne olarak da kalmaz, zira o, bir kadın olarak kendi varoluşunu cinsel bakımdan mülk edinilmeye borç­ludur. Bir başkasının arzusuyla oluşturulmak, emekçinin kendi ürününden keskin bir şekilde kopmasında görülen yabancılaşmayla aynı şey değildir.
İletişim teknolojileriyle biyo-teknolojiler, bedenlerimizi yeniden tasarlamanın hayati önemdeki araçlarıdır. Bu araç­lar, dünyanın her tarafındaki kadınlar adına yeni toplum­sal ilişkileri somutlaştırır ve hayata geçirirler. Teknolojiler ve bilimsel söylemler, parçalı bir şekilde, kendilerini oluş­turan akışkan toplumsal etkileşimlerin formelleştirmeleri, yani donmuş uğrakları olarak anlaşılabilirler, fakat anlam­ları hayata geçiren araçlar şeklinde de görülmelidirler. Alet ile mit, araç ile kavram, tarihsel toplumsal ilişkiler sistem­leri ile tarihsel muhtemel bedenler anatomileri (bilgi nes­neleri dahil olarak) arasındaki sınır birbirine geçmiş du­rumdadır. Gerçekten de, mit ile alet karşılıklı olarak birbir­lerini oluşturmaktadır.
Reklam
MacKinnon, feminizmin ister istemez Marksizmden farklı bir analitik strateji benimsediği; ilk elde sınıf yapısı­ na bakmayıp, cinsiyet/toplumsal cinsiyet yapısına ve bu­nun üretken ilişkisine, erkeklerin kadınları cinsel düzlem­ de oluşturmaları ve mülk edinmelerine eğildiği kanısında­dır. İroniktir ki, MacKinnon’ın ‘ontolojisi’, bir olmayan-özne (non-subject), bir olmayan-varlık (norı-being) kurar. ‘Kadın’ın kökeni benliğin emeği değil, başka birinin arzusu­dur. Dolayısıyla MacKinnon, nelerin ‘kadın’ deneyimi (cin­sel iğfal ismini vereceğimiz her şey, daha doğrusu, ‘kadın­lar’ söz konusu olduğunda cinsiyetin kendisi) kapsamına alınabileceğini belirleyen bir bilinç teorisi geliştirmektedir. Feminist pratik, bu bilinç şeklinin kuruluşu, yani o-olmayan-bir-benliğin kendisine dair bilgisidir.
Ben tarihte, ‘ırk’, ‘toplumsal cinsiyet’, ‘cinsellik’ ve ‘sı­nıf üzerinden kurulan tahakkümlerle etkili bir şekilde baş etmeye çalışmak üzere siyasal birliğe daha fazla ihti­yaç duyulduğu başka bir zaman dilimi bilmiyorum. Ayrı­ca, kurulmasına katkıda bulunabileceğimiz türden bir birliğin fiilen gerçekleşmiş olabileceği başka bir zaman dilimi de bilmiyorum. Yine ‘ biz’im hiçbirimiz, gerçekliğin herhangi bir şeklini ‘onlar’dan birine dayatabilecek ölçü­ de sembolik ya da maddi bir yeterliliğe sahip değiliz ar­tık. Ya da en azından, ‘biz’, bu tür tahakküm ilişkilerinin hayata geçirilmesinde herhangi bir masumiyet iddiasında bulunamayız.
Hep sorun olarak duran bu ikilikierin başlıcaları şunlardır: benlik/öteki, zihin/beden, kültür/doğa, erkek/kadın, uygar/ilkel, gerçeklik/görünüş, bütün/parça, fail/kaynak, yapan/yapılan, etkin/edilgin, doğru/yanlış, gerçek/yanılsama, tam/kısmi, Tanrı/insan. Benlik, tahakküm altında olmayan ve bunu, geleceği elinde tutup tahakküm deneyimiyle 'benliğin özerkliği' yalanını ifşa eden öteki sayesinde bilen Bir'dir. Bir olmak özerk olmak, güçlü olmak, Tanrı olmaktır; fakat Bir olmak, aynı zamanda bir yanılsama olmak, dolayısıyla ötekiyle bir kıyamet diyalektiğine girmiş olmak demektir. Öteki olmaksa, açık bir sınırı bulunmadan, aşınmış ve tözsüz haliyle çoğul olmaktır. Bir çok azdır, fakat iki de çok fazla.
Dünya, enformasyon etkisinde farklı şekillerde geçirgen olan sınırlarla alt-bölümlere ayrılmıştır. Enfor­masyon, evrensel çaptaki tercümeye ve buna bağlı olarak, (etkili iletişim denen) engellenmemiş araçsal güce imkân tanıyan, niceliği ölçülebilir bir tür öğedir (birliğin temeli olan birimdir). Bu tür gücün karşısındaki en büyük tehdit, iletişimin kesilmesidir. Herhangi bir sistemin çöküşü geri­limin bir işlevidir.
Reklam
"Bir anlamıyla da, siborgun Batılı anlamıyla bir köken hikayesi yoktur -siborg aynı zamanda, Batı'nın 'soyut bireyleşme'nin doğurduğu ve tırmanış halindeki tahakkümlerin mahşeri telosu olduğu için bir 'son' 'ironi; bir bakıma, her türlü bağımlılıktan nihayet kurtulmuş bir nihai benlik, 'uzamda biri'dir."
Bir insanın feminizmini tek bir sıfatla adlandırmak (da­hası, her koşulda bu ismi korumakta ısrar etmek) hayli zor­laşmış durumdadır. Adlandırarak dışlama bilinci hayli işlek­tir şimdi. Kimlikler çelişkili, parçalı ve stratejik bir görünüm sunarlar. Toplumsal ve tarihsel düzlemde nasıl şekillendik­leri zorlukla çıkarılabilen toplumsal cinsiyet (gender), ırk ve sınıf gibi olgular, ‘özsel’ birliğe inanmanın temelini oluştura­mazlar. ‘Dişi’yi, kadınları doğal olarak birbirine bağlayan bir terim olarak öne çıkarmanın hiçbir anlamı yoktur. Tartışma­lı cinsel bilimsel söylemlerde ve başka toplumsal pratikler içerisinde kurgulanmış ve kendi başına oldukça karmaşık bir kategori olarak dişi ‘olmak’ gibi bir halden söz etmek de mümkün değildir. Toplumsal cinsiyet, ırk ya da sınıf bilinci, patriyarkanın, sömürgeciliğin ve kapitalizmin çelişkili top­lumsal gerçekliklerinin bize yaşattığı korkunç tarihsel dene­yimlerin kazanımlarıdır.
Siborg yazarları, köken hikayelerini yeniden naklederek, Batı kültürünün esas köken mitlerini silip geçerler. Biz hepimiz, kıyamette karşılığını bulacak özlemleriyle bu köken mitleri tarafından sömürgeleştirilmiş haldeyiz.
Prototipik bir özelliğe sahip olan Silikon Vadisi’nde, pekçok kadının hayatı elektroniğe bağlı işlerde çalışmayla be­lirlenmektedir (bu kadınların özel hayatlarına dair gerçek­likleri de, seri heteroseksüel tekeşliliği, çocuk bakmayı, ge­niş akrabalık bağlarından ya da başka geleneksel cemaat ilişkilerinden uzakta durmayı, yaş ilerledikçe yalnızlık ih­timalinin artmasını ve aşın ekonomik muhtaçlığı içine al­maktadır). Silikon Vadisi’ndeki kadınların etnik ye ırksal çeşitliliklerinin yapısı, kültür, aile, eğitim ve dinde birbirleriyle çatışma halindeki farklılıkların bir mikrokozmosunu barındırmaktadır.
Hepimiz derinden yaralı insanlarız. Bi­zim de yeniden doğuşa (ama yeniden doğuma değil) ihti­yacımız var ve bizim yeniden oluşmamız ihtimali, toplum­sal cinsiyet tanımayan bir canavarca dünya umudu gibi ütopik bir hayali de kapsamaktadır.
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.