Ben bu konuda ne yazık ki büyük umutsuzum. Sokağa baktıkça, medyaya baktıkça, adalete, eğitime, üstümüze abanan şu kaba gerçekliğe baktıkça, ekonomiyi ve siyaseti hiç saymıyorum, kendime bile saygımı yitiriyorum. Toplum büyük uykusuna daha çok gömüldü. Onurunu koruyacağı bütün sözleri eşiklerinin altına gömdü. Hiçbir şiddet ona dokunmuyor. Gözlerinin önünde tanrısını assalar, huzurunu bozuyor diye o da asanlarla tanrısını asıyor. İçini dışını ölüm sularıyla yıkamış. İnsan bu kötülükte yaşayamaz. Gelecek düşüncesi olamaz. Kimseye inanamaz. Güzelliği sevemez. İncelikle boğulur. Buradan ancak simsiyah bir toplum doğar ve gelir kalabalığın büyük nefretiyle ağzımızın üstüne kapanır.
Biz aynı acının içinden geçiyoruz. Aynı şiddetle kötürümüz. Kötülüğün o büyük evinde yaşıyoruz. Aynı rüyanın içindeyiz. Hepimizin alnında, avuçlarında ekmek ve aşk yazıyor. Hepimiz inandığımız değerlerle yaralıyız. Birisi geliyor ve yıldızları kalbimize tutuyor. Biz o yıldızların arkasındaki kalple birden ışıyıveriyoruz.