Siyasetini Arayan Ülke

Doğu Ergil

En Eski Siyasetini Arayan Ülke Sözleri ve Alıntıları

En Eski Siyasetini Arayan Ülke sözleri ve alıntılarını, en eski Siyasetini Arayan Ülke kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Demokrasi Örgütlülüktür
Demokrasi örgütlülüktür. Örgütsel çoğulluk, doğal ve sosyal yaşama hem karakter hem de yapısal olarak uygundur.
Sayfa 27 - 1. baskı - 2000
Türkiye'nin en büyük sıkıntısı, seksen yıldır kırsal ekonomisini ve nüfus yapısını dönüştürememiş, çağdaş bir düzeye kavuşturamamış olmasıdır. Bunun için ciddi ve kararlı bir çaba da göstermemiştir. Bu nedenle, ne sermaye birikimini zamanında tamamlayabilmiştir, ne de kırsal ekonomide yaratılan artı değer yeterince çoğaltılıp sanayiye aktarılabilmiştir.
Sayfa 44 - 1. baskı - 2000
Reklam
Huntington ve Fuller'in İttihadı İslam Tavsiyesindeki Halifelik Eksik Kalmış
Şimdiye dek siyasetin ve bürokrasinin dışında, dolayısıyla sistemin nimetlerinden uzak tutulan kitleler, Siyasal İslamcı Partiler ve milliyetçi dindar cemaatler vasıtasıyla "merkez"e doğru hareketlenebilmişlerdir. Siyasal İslamcı Partiler onlar için, güçlendirici ve taşıyıcı bir siyasal-bürokrat araç rolünü oynamıştır. Evet, Kostantinapolis 1453 yılında fethedilmiştir ama, onlar için Taksim'in girişine yapılacak olan gösterişli bir cami sonrası tamamen İslambol olacaktır, o zaman tam manasıyla 1918-1923 arası olan İngiliz işgalinden kurtarılıp yeniden fethi tamamlanacaktır. Taksim'in girişine ve Çamlıca tepesine yapılacak selâtin Camiler ve yıkılan Topçu kışlasının yeniden ihyasının ardından Siyasal İslamcılık'ın bayraktarlığını yapacak olan onlarca büyük projelerle birlikte İstanbul/İslambol'un yeniden fethi tamamlanacaktır. Cami, siyasal islamcı zümre için en belirgin simgedir. Ankara'da ki Cumhurbaşkanlığı köşkü içinde Cami isteminin arkasında da Osmanlı dersaadetinden sonra kurulan yeni Türkiye'nin başkentini de fethetme arzusu yatmaktadır. İşte o zaman siyasal fütuhat gerçekleşecek, ondan sonra kültürel ve sosyal fütuhat başlayacaktır. Belki bu süreç, bu kadar bilinçli planlanmamıştır ama, Siyasal İslamcı zümrenin bilinç altında yatan iktidarlaşma seyri bu doğrultudadır.
Sayfa 45 - 1. baskı - 2000
Hoşgörü ve Çok Kültürlülük
Hoşgörü öğrenilen bir sosyal tutumdur. Ama bu tutumun maddi hayatta dayanağı olmalıdır ki, tutum davranışa dönüşebilsin... Hoşgörü iklimi, her toplumun tarihinden şu veya bu oranda çok kültürlü bir miras devraldığı gerçeğinin kabulüyle oluşur. Dolayısıyla çok kültürlülük ne yadsınacak, ne de abartılacak bir olgudur. Bu nedenle, ne bir ayrımcılığın, ne de bir ayrıcalığın kaynağı olmalıdır. Bu, söylenmesi kolay, gerçekleştirilmesi zor bir olgudur.
Sayfa 61 - 1. baskı - 2000
Muhalif Olmak ve Namuslu Kalabilmek Özveri ve Cesaret İster
Siyaset, uzun yıllardan beri, "devletten yana çıkmak" ile "halkın tarafını tutmak" arasındaki karşıt duruşlara sıkışıp kalmıştır. Bunu aşamadığı için de, devletçe "makbul" sayılan ve sayılmayan gruplar arasında tahripkâr bir rekabete ve karşıtlığa yol açmıştır. Toplumdan yana çıkmak, yani sivil toplumu geliştirmek, onun taleplerini dillendirmek, farklı siyasal gündemler önermek, devlete karşı bir tavır gibi algılanmıştır. Sadece talep ve görüş çeşitliliği değil, farklı grup aidiyeti belirtimleri de bastırılmıştır. Bu konuda devlete "yardımcı" olanlar korunmuş ve kollanmıştır. Geldiğimiz noktada, hırsızlar, katiller ve mafyalar, bir zamanlar "devlet adına" bir şeyler yaptıkları için, "şerefli" ve "gurur duyulan" kişiler olarak ilan edilmişlerdir. Oysa ülkemiz şartlarında çok zor yetişen düşünür, aydın, yazar ve sanatçılar, bu baskıcı ve "tekleştirici" sistemli politikalara karşı eleştirel bir tavır sergiledikleri için yokluklara, işkencelere, eziyetlere, dışlanmalara uğratılıp medeni ölüler haline getirilmişlerdir.
Sayfa 73 - 1. baskı - 2000
Hiç Değişmeden Bugünlerde de Aynen Tekrarlanan Bir Hikâye
Siyasi partiler, devleti, halka hizmet eden bir teşkilata veya kurumsal aygıta dönüştüreceklerine, devlet ile toplum arasındaki karşıtlığın gölgesinde halktan yana görünmüşlerdir. Oysa, aslında yaptıkları, halkın devlete/düzene bağlılığını (itaatini) satın alabilmek karşılığında, sistemin nimetlerini "yandaşlarına/müşterilerine" üleştirmek için birbirleriyle çekişmektedir. Sergiledikleri sahte siyasal rekabet, "komisyoncu" çekişmesinin ötesine geçememiştir. Bu nedenle partiler, ne ortak bir demokrasi anlayışı geliştirebilmişler, ne de ortak programlar etrafında birleşebilmişlerdir.
Sayfa 74 - 1. baskı - 2000
Reklam
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.