Su Kasidesi

İskender Pala

En Beğenilen Su Kasidesi Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Su Kasidesi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Su Kasidesi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tasavvufa göre damla kesrettir, deniz ise vahdet ve birliktir. Damla denizde pek çoktur, kesret halindedir. Bütün damlaların denize özlem duyması, kesret aleminde olan insanın da kendi özüne doğru yol alması, yani Sufilerin Allah’a ulaşma yolundaki, vahdete ulaşma yolundaki çabaları ile örtüştürülerek dile getirilir. Tıpkı damlaların denize ulaşma yolundaki çabaları gibi, oralarda kalarak, buralarda oyalanarak, şuralarda kendilerini eğleyerek, ötelerde yolunu şaşırarak, çırpınarak, koşarak, dövünerek… Kesret küçüktür, vahdet ise büyük… Tıpkı denizle dalga gibi.
Gönüllerde hastalık olduğu için dünyalık imtihanlarımız ağır geçer. Varlık bunun üzerine bina edilmiştir.Onun için şair 'Gam günü etme dil-i bimardan tiğın diriğ' deyip devam ediyor.
Reklam
Zevk-i tîğından acep yoh olsa gönlüm çâk çâk Kim mürûr ilen bırağır rahneler dîvâra su "Ey Sevgili! Su, geçtiği zaman toprakta nasıl yaralar, yarıklar açıyorsa, senin bakışının özlemi de benim gözlerimden akan yaşlar gibi benim bağrımda yarık yarık, şerha şerha yaralar açmakta." "Ey Sevgili! Yaşamak için, senin o gamze kılıcına su kadar muhtacım!" Bütün beytin söylemek istediği şey işte bu. Sevgiliye o kadar muhtacım ki, suya olan ihityacım kadar ona muhtacım diyen bir âşık. O Fuzûlî'dir."
Sayfa 20 - Kapı Yayınları.
Aşk yarası âşık için gıdadır ya!.. Burada acının insana bir zevk verdiğini görüyoruz. Azap kelimesinin kökü, azb kelimesidir. Azb, acı, elem demek olduğu gibi lezzet de demektir. Kur'an'da bu kelime Azbun furat diye geçer, "tatlı su, lezzetli bir su" anlamında. O hâlde azap, aynı zamanda bir lezzettir. Montaigne'in dediği gibi, "Her lezzetin sonunda acı vardır ve her acı sonu da lezzete çıkar." Şairin ifadesine göre, sevgilinin kılıç yarası âşık için istenen ve özlenen bir şeydir. Dertleri zevk edinip, azabı kendisine bir azb edinen. Kılıç yarasını kendisi için bir zevke dönüştüren, sevgilinin yan bakışının yarasını bağrında yarık yarık rahneler açabilecek hâle getirebilen bir aşk. Düşünün! Bu aşkı düşünün!.. Bu aşkın derinliğini düşünün... Hani Arafat meydanında, mahşer yerinde. Efendiler Efendisi “Ümmetim! Ümmetim!.." derken size de bir kere bakıveriyor. Bu bakışı özleyerek insanın bağrı kaç bin defa yarık yarık olsa, ancak bu şiirde söylendiği gibi ifade edilebilir.
Gönül ki, muma benzer, içindeki can ipliği durmadan yanar. Bu yangını söndürmek için gözlerinden yaş döker. Yazık ki, bu yaşlar yangını söndürmediği gibi, tam aksine artırır. Nihayet yandıkça gözyaşını çoğaltır, gözyaşını çoğlattıkça yangını artar. Ta ki kendi gözyaşı denizinde boğulana dek... (Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su)
Malum a, aşk gece yalnızken daha çok hissedilir. Gündüz insanlarla pek çok şeye ilgi alanınız farklıdır, yalnız kaldığınızda aşk sizi gözyaşına boğmaya başlar, yalvar yakar etmeye başlar, iç dünyanızda sizi kuşatmaya başlar.
Sayfa 45 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 681 ile 690 arasındakiler gösteriliyor.