"İslam'da düşünce inanç sorunlarının pek çoğu, İslam'ın öğretisinden çok onun tarihine ait sorunlardır. Tarihten gelen hassasiyetleri ve değerleri bilmek ne kadar önemliyse, tarihe ait olan nesneyle öğretiye ait olan nesne arasındaki farkı gözetmek de en azından o kadar temel öneme sahiptir. Zira tarihten kopup gelen kim ideolojik değerlendirmeleri İslam'ın öğretisinden saymak, dogmatizmin beslendiği köklü ve yaygın bir yanılgıdır. Ve bu yanılgı tarihte kalmış, bitmiş de değildir."
•Mehmet Evkuran / Sünni Paradigmayı Anlamak, S,11 - Ankara Okulu Yayınları
Kantçı anlamda söylersek insanlar ancak belirli kategoriler içinde yer alarak uyumlu biçimde düşünebilirler ve hissedebilirler. Oysa gerçek dünya çelişki ve uyuşmazlıklarla doludur.
Aşiret bir mahallenin, kabile ise bir köyün kurulması için yeterli olabilir. Ancak aşiret de kabile de bir şehir toplumunun oluşturulması için yeterli değildir.
Günümüz Müslüman araştırmacısına düşen görev, gerçekte bir tür siyasal kurgunun ürünü olan geleneksel dinsel yapılan yüceltmek değil, sinerjisi yüksek ve iletişim kanalları açık bir sosyal teorinin önündeki engelleri tespit etmek olmalıdır.
Tanrı ile ilgili tasavvurlar, doğal olarak insan tecrübesinden hareketle hazırlanmaktadır. Bu nedenle insan tecrübesinin, Tarın tasavvuru için bir ham madde olduğu söylenebilir.
Görüldüğü gibi tek olan Allah'a tapmak ilkesiyle başlayan Muhammedi davet, kısa zaman içinde Arap yarımadasında daha önce görülmeyen bir sosyal hareketlilik başlatmış ve tüm Arap yarımadasına hükmeden bir otoıiteyle temsil edilme noktasına ulaşmıştı.