Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Enver - Talat - Cemal Paşa

Sürgünde Üç Ölüm

Emir Şekip Arslan

Sürgünde Üç Ölüm Sözleri ve Alıntıları

Sürgünde Üç Ölüm sözleri ve alıntılarını, Sürgünde Üç Ölüm kitap alıntılarını, Sürgünde Üç Ölüm en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Enver Paşa, yapılacak tek makul işin, Rusya'ya geçip Ruslarla anlaştıktan sonra Türkistan'ı ayaklandırmak ve Kafkaslar'da kuru­lacak bir örgüt vasıtasıyla düşmana karşı savaşmayı sürdürüp bu halde bir hayır ve zafer gözlemek; nasip değilse, aynı yolda ölmek­ten ibaret olduğunu söyledi.
Merhum Talat Paşa ise, "Bu milletin, benim gibi bir cahilin ce­haletine katlandığı yetmiyormuş gibi, bir de hırsızlık yaparak, mil­let malı çalarak soygunculuğumun ve cinayetimin yükünü de mi sırtlarına yükleyeyim!" derdi.
Reklam
Sulh ve sükûn hali Enver'in gözünde yokluk ile birdi. Ona göre, erkeğin hayatının amacı ve sonu, harp meydanlarında savaşçıların başında kahramanca dövüşerek hayat sürmek ve savaş alanında ölmek olmalıdır.
Salaklar
Yunanlıların Türkleri ke­sinlikle yeneceklerini zannediyorlardı.
Birinci Dünya Savaşı boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun yö­netimini ellerinde tutmuş ve dünya tarihinde kendilerine özel bir yer verilmiş olan bu üç zatın varlığı, işte böyle, bir yıl ve birkaç ay gibi kısa bir zaman içerisinde ufalanmış, kuru ot misali dağılıvermiştir.
"Rahmetli Enver Paşa'nın Ruslarla savaşı on bir ay sürmüştür. Türkistan halkı; onda gördükleri alçakgönüllülük, yumuşak huyluluk, en alt tabakadan en seçkin tabakaya kadar, her hal ve sınıftaki halkın her ferdine, uygun şekilde saygı gösterip hakkını korumak gibi meziyet ve erdemleri sebebiyle kendisine sonsuz bir sevgi ile bağlanmışlardır."
Reklam
Merhuma ait haberler arasındaki söylentilere göre, şahâdeti ânında üstünden, II. Abdülhamid'le V. Mehmed'in (Sultan Reşad) kardeşleri şehzade Süleyman Efendi'nin kızı, eşi Nâciye Sultan'ın iki mektubu ile, üzerinde sürekli taşımakta olduğu söylenen göm­leğinin altında, koluna bağlı olarak bulunmuş küçük bir Kuran-ı Kerim çıkmıştır. Allah kendisine rahmet eylesin ve makamı cennet olsun!
Enver, Allah'ın yarattığı kullar arasında sır saklamaya en muktedir kimselerden biri idi. O, kızdığı vakit parlayanlardan ve bu halde bile konuşurken hesapsız, ölçüsüz söz söyleyenlerden değildi. Hele, kızdığında insanların ayıbını ortaya atan, lanet okuyan ve kaba saba konuşan biri hiç değildi. Hayatı boyunca kendisiyle yakın temasta bulunanlar arasında bir gün hiddetlendiğini gören veya ağzından, küfür ve sövgü değil, çirkin ve kaba bir söz çıktığını bile işiten yoktur. Herhangi bir konuda dertleşmeye kalktığında, kendisini inciten şey ne ise, onu ağzına almayarak, kastetmek istediği manaya, başka sözcükler kullanmak suretiyle işaret eder ve insanlara diliyle musallat olmaktan kaçınırdı. Başka bir deyişle diline sultanlık vermezdi.
Kendisini tanıyan herkes; onun şahsında, hiç kimseye baş eğmeyen bir şecaat ve kahramanlıkla, utangaçlık, incelik, merhamet ve tevazu gibi faziletlerin tam anlamıyla bir arada bulunmasına şaşarlardı. İnsanlık, Enver'in şahsiyetinde, bir güvercinin sakin ve sevimli haliyle hırçın bir aslanda görülen heybeti bir arada barındıran bir örnek sergiliyordu.
Almanya'ya gitmek üzere Kırım'dan hareketle hayli yol aldıktan sonra bir istasyona vardılar. Geceyi orada geçirmeleri gerekti. Yolcular, o gecenin sabahında Enver Paşa'nın, kendilerinden ayrılarak tek başına katar ile doğuya doğru yol aldığını öğrendiler. ... Daha sonraki tarihlerde. Azmi Bey bana, "Eğer Enver iç yüzünü bana olduğu gibi açsaydı, onu yalnız bırakmam, kendisine eşlik ederdim. Ancak, gecelediğimiz o istasyonda sabahleyin aradığımızda kendisini bulamadık ve o zaman gitmiş olduğunu anladık." demişti.
69 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.