Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yakın Tarihin Üç Büyük Adamı

Talat-Enver-Cemal Paşalar

Ziya Şakir

Talat-Enver-Cemal Paşalar Sözleri ve Alıntıları

Talat-Enver-Cemal Paşalar sözleri ve alıntılarını, Talat-Enver-Cemal Paşalar kitap alıntılarını, Talat-Enver-Cemal Paşalar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Onun başlıca hatasını da, bu teşkil etti. Eğer iradesine daha fazla hâkim olsaydı ve bilhassa kendisini çevreleyen hayalperestlerin tesirine kapılmasaydı, Onun hiç kimseye mukadder olmayan parlak talihi, pek acı ve pek hazin bir surette sönüp gitmeyecekti.
Enver Paşa
Fakat şuna da emin olmalıdır ki, Enver Paşa herkesten daha müteessirdi. Çünkü o üstlendiği mesuliyetin bütün ağırlığı altında ezilmişti. Onun yerinde bir başkası olsaydı, ya deli olur ve yahut intihar ederdi. Fakat o, fena halde sarsıldığı halde yine devrilmedi. Metanetini zerre kadar kaybetmedi. Çünkü hayatta hiçbir mağlubiyeti kabul etmemeğe karar vermişti.
Reklam
Gençliğine rağmen, gayet cesur ve pervasız olan Talât Efendi, mahkemenin verdiği hükmü hiçe sayarak hapishanedeki münevverleri istibdat aleyhine harekete teşvikte devam ediyor. Fırsat buldukça, Paris’teki vatanperverlere mektuplar gönderiyordu.
Yahu! Boşuna çenemizi yoruyoruz. Bu Kayserili Padişah iken hiç kimsenin hiçbir şey yapacağı yok. Evvelâ, Onu tahttan devirmenin çaresini bulmalı… Nasıl?
Kâğıthane’de kurşuna dizilen Yakup Cemil, en candan dostlarının entrikalarına kurban gitmişti. Fakat gafil avlanıp ta, Meserret Oteli’nde kurulan münferit sulh taraftarları görünenlerin tuzaklarına düşmeseydi, bir manga asker karşısında can vermezdi.
Cemiyet, iktidar mevkiinden düşeli tam yedi ay olmuştu. Balkan Harbi bütün fecaatiyle devam ediyor. Netice, pek uğursuz ve ümitsiz görünüyordu. Cemiyet, bütün kudret ve kuvvetini kaybetmiş. Fakat gayelerine sadık kalan İttihatçılar mücadeleden çekinmeyerek muhalefet mevkiine geçmişlerdi.
Reklam
Enver Paşa
...hayatının durmadan devam eden coşkun heyecanlarını ancak mitralyöz kurşunları karşısında dindirebilmiş olan bu eşsiz kahraman...
Enver Paşa nasıl şehit oldu?
— 'Baskın var… Kızıllar geliyor!' feryatları işitildi. Enver Paşa, büyük bir sükûnetle: — 'Atımla silâhlarımı getirin.' dedikten sonra, yanında bulunan alay kumandanlarına birer nokta gösterdi. Emirler verdi. Kendisi de revolverini ve bir Afgan kılıcını da beline takarak kır atına atladı. Şark tarafındaki tepeyi tutmak için, atını keskin dörtnala sürmeye başladı. Enver Paşa, tutmak istediği tepeye yaklaşmıştı. Fakat altmış mitralyöz ile donanmış olan düşman alayları, gece yarısından itibaren aldıkları tertibat sayesinde, her tarafı kuşatmışlar ve Enver Paşa’dan evvel onun tutmak istediği tepenin mukabilindeki tepeyi tutmuşlardı. ... Düşman askerleri, silâhlarını bırakarak yerlerinden fırlıyorlar, ellerini havaya kaldırarak: — Teslim!.. Teslim, diye bağırıyorlardı. Enver Paşa, mitralyözlerin bulunduğu yere otuz kırk adım kadar yaklaştıktan sonra, birdenbire atının başını çekti. Başını arkasına çevirdi. Kendisini takip eden dört atlıya, kılıcının ucu ile düşman askerlerini göstererek: — Toplayın şunların silâhlarını… diyebildi. O anda, mitralyöz bütün dehşetiyle işledi. Düşman mitralyöz çavuşu, Enver Paşa’nın bir an başını çevirmesinden istifade etmiş, parmağını tetiğe dayayarak o katil aletin namlusunu onun üzerine çevirmişti.
Edirne’de, herkesin cer hocası sandığı Hafız İbrahim, 1305 (1890) senesi Mayıs ayının 21. günü İstanbul’da Askeri Tıbbiye mektebinin dört talebesi arasında kurulan ve Türk komitacılığının temelini teşkil etmiş olan İttihat ve Terakki cemiyetinin en ateşli azalarındandı. Cemiyetin ilk müessisi (kurucusu) olan İbrahim Temo’nun delaleti ile komitaya girmişti. Ve çok fedakârane işler deruhte etmişti (üstlenmişti). Muhtelif baskınlar neticesinde, cemiyet dağılmıştı. O zaman, Hafız İbrahim’de memleketine çekilmeye mecbur kalmıştı. Fakat istibdat ile mücadeleye karar vermiş olan bu hamiyetli (vatansever) adam orada uzun zaman atıl (etkisiz) kalamamış yeniden faaliyete başlamıştı. Hafız İbrahim bu faaliyete geçerken, bilhassa Edirne’yi seçmişti. Eğer o tarihte İkinci Ordu’nun merkezi olan Edirne’de hürriyet fikrini layıkıyla neşretmeye muvaffak olursa, İstanbul üzerinde çok mühim bir tesir meydana getirebileceğine, hatta bu sayede Sultan Hamid’i bile tehdit ederek hükümetin baskıcı idaresini meşrutiyete kalbedeceğine (değiştireceğine) iman getirmişti.
Enver Paşa’nın şehit olması, harbe nihayet vermedi. İki tarafın ateşi de şiddetle devam ederken, bu baskını haber alan Devletmend Bey, bütün maiyeti ile imdada yetişti. Bu hamiyetli (vatansever) Türk, Enver Paşa’nın şehit olduğunu duyar duymaz, o kadar müteessir oldu ki: — Hey, Türk'ün kara bahtı… Bu işe de mi erdin, yetiştin? Bari onun intikamını almaya fırsat ver, diye bağırarak düşman mitralyözlerinin üzerine atıldı. Fakat o da kanlar içinde, Enver Paşa’nın cansız cesedi yanına yuvarlandı.
Reklam
Bütün zevk ve sefahat âlemleri kendisine karşı tamamıyla açık olduğu halde, bu âlemlerin kapısının önünden bile geçmiyor içki içmiyor, nefsanî ihtiraslardan büsbütün uzak yaşıyordu. Son derecede güzel ve büyüleyici olan bir Alman Prensesini ona musallat etmişlerdi, fakat Enver Paşa, bu harikulade kadının karşısında bile taş kesildi. Büyük bir cüretle odasına giden Prensesi yalnız bırakarak, hiçbir maddi zevkin kendisini mağlup edemeyeceğini ispat eylemişti.
Enver Paşa
Enver Paşa
Birkaç arkadaşının arasında söz söylerken göğsüne kadar kızaran o kız gibi delikanlı, kanlı Balkanlarda Bulgar eşkıyalarını avlamaya çıktığı zaman tığ gibi bir genç zabit oluyor, burnuna barut kokusu girer girmez, derhal değişiyor. Gösterdiği harikulade cesaretle yalnız dostlarını değil, takibine çıktığı Bulgar çetecilerini bile hayretler içinde bırakıyordu.
Enver Paşa bir taraftan bu harikulade cesaretleriyle sivrilirken, diğer taraftan da şahsi hayatının temizliği ile halkın takdir, hürmet ve saygılarını kazanıyordu. Çünkü o, hiçbir sebeple ve hatta muharebelerde ateş hattında bile bir vakit namazını bırakmıyor, yerlilerin hiçbir adetlerini yadırgamıyor, birdenbire nail olduğu o coşkun takdir ve teveccühlere rağmen, en küçük bir azamet ve şımarıklık eseri göstermiyor, en büyük kabile reislerinden, en basit seyis neferlerine kadar hepsi ile ayrı ayrı meşgul olarak kendisini sevdirmeye muvaffak oluyordu. Hulasa, her gün ve her saat geçtikçe, gösterdiği maddi ve manevi faziletlerle, çevresindekilerin hayranlıklarını kazanıyor, dalga dalga etrafa yayılan şöhret ile mütemadiyen şan ve şerefi artıyordu.
Görünüşleri son derecede şaşalı olduğu halde, hakikatten büyük bir tevazu içinde yaşayan bu talihsiz adamlar, senelerden beri büyük bir hüsnü niyet ve azami gayretle çalıştıkları halde muvaffak olamamışlardı.
İttihat ve Terakki erkânının iç yüzlerine vakıf olan zevatın hepsi bilirler ki, bunlardan hiçbiri devletin hazinesinden ve yahut hükümetle alakası olmayan dalavereli işlerden on para bile kazanmayı akıllarına getirmemiştir.
375 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.