Yakın Tarihin Üç Büyük Adamı

Talat-Enver-Cemal Paşalar

Ziya Şakir

Talat-Enver-Cemal Paşalar Sözleri ve Alıntıları

Talat-Enver-Cemal Paşalar sözleri ve alıntılarını, Talat-Enver-Cemal Paşalar kitap alıntılarını, Talat-Enver-Cemal Paşalar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Genç posta kâtibi Talât Efendi, bütün bunları dikkatle dinledi. Kalbinde vatanperverliğin ilk ateşini duydu. Hemşiresini alıp Bulgaristan’a götüren eniştesi, hiç şüphesiz ki onun hayatına uğur getirmişti. Çünkü Talât Efendi hayatında ilk defa olarak kendi benliğini ve o benliğin büyük bir vazifeye merbut olduğunu (bağlandığını) hisseylemişti. Talât Efendi, artık muhitinde (çevresinde) dertleşecek, eniştesinden işittiği sözleri naklederek o mevzu üzerinde münakaşalara girebilecek bir adam aramaya başladı. Ve o esnada, ufak tefek fakat son derecede heyecanlı bir zatla tanıştı. Hiç kimsenin dikkatini çekmeyen, yüksek cevheri hiç kimse tarafından keşfedilmeyen bu kirli sarıklı, yırtık cübbeli çömeze Hafız İbrahim diyorlardı. Hafız İbrahim’in kalbi, bir hamiyet hazinesi idi ve O’da, Paris’teki vatanseverler kadar memleketin felâket uçurumuna sürüklendiğini görenlerdendi. Talât Efendi ve Hafız İbrahim, çarçabuk anlaştılar.
İçkiye iltifat ediyordu. Fakat hiçbir zaman muayyen (belli) olan hududu tecavüz etmiyor (aşmıyor), bilhassa (özellikle) sarhoşluktan hoşlanmıyordu. Herkesle dost ve ahbaptı. Fakat en mümtaz ve güzide şahsiyetlerden mürekkep hususî bir muhiti vardı. En samimî dostlarından biri, Selânik Rüştiye Mektebi Fransızca muallimi Yüzbaşı Naki Bey, diğeri de Selânik hastanesi müdürü Mithat Şükrü Bey’di. Gayesine son derecede merbuttu (bağlıydı) . Cemiyet teşekkül ettikten sonra, yapılacak işlerdeki muvaffakiyete tamamıyla kani bulunuyordu (inanıyordu). Hatta meşguliyetlerine mâni olacağından korkarak annesini Edirne’den getirtmediği gibi, evlenmekten de içtinap ediyor (çekiniyor), hayatı bekârlık ve yalnızlık içinde geçiyordu. O tarihte Selânik, tam bir eğlence muhiti (çevresi) idi. Hatta İstanbul’dan çok fazla hürriyet havasına malikti. Bekârlar, mebzul (bolca) fırsatlardan bol bol istifade ediyorlar, her gece şehrin muhtelif muhitlerinden kendilerine eğlence âlemleri yaratıyorlardı. Fakat Talât Bey böyle şeyleri aklından bile geçirmiyor, bütün hayatını tarikatının umdelerine (prensiplerine) hasreden (veren) dervişler gibi, mefkûresini (idealini) işgal eden inkılâptan başka hiçbir şey düşünmüyordu.
Reklam
Çehresinin teşkilâtı itibariyle, ilk bakışta soğuk ve azametli gibi görünüyordu. Fakat küçük bir temasta, samimiyeti anlaşılıyordu. Halk arasından yetişen birçok büyükler gibi, fıtraten hatip değildi. Hatta çok söz söylemeyi de sevmiyordu. Az fakat temiz söylüyordu. Sözlerine, bazen nükteler ve fıkralarda ilâve ediyordu. Meclisi ârâ (meclis süsleyen) dedikleri şen ve şatır (keyifli) insanlardan değildi. Fakat bulunduğu meclislerde, huzurundan âdeta bir zevk duyuluyordu. İçkiye iltifat ediyordu. Fakat hiçbir zaman muayyen (belli) olan hududu tecavüz etmiyor (aşmıyor), bilhassa (özellikle) sarhoşluktan hoşlanmıyordu. Herkesle dost ve ahbaptı. Fakat en mümtaz ve güzide şahsiyetlerden mürekkep hususî bir muhiti vardı. En samimî dostlarından biri, Selânik Rüştiye Mektebi Fransızca muallimi Yüzbaşı Naki Bey, diğeri de Selânik hastanesi müdürü Mithat Şükrü Bey’di. Gayesine son derecede merbuttu (bağlıydı) . Cemiyet teşekkül ettikten sonra, yapılacak işlerdeki muvaffakiyete tamamıyla kani bulunuyordu (inanıyordu). Hatta meşguliyetlerine mâni olacağından korkarak annesini Edirne’den getirtmediği gibi, evlenmekten de içtinap ediyor (çekiniyor), hayatı bekârlık ve yalnızlık içinde geçiyordu.
...Talât Efendi’nin komşusu olan Faik Bey’in konağında toplanarak vatansever müzakerelerde bulunuyorlar. İstanbul’da dağılmış olan İttihat Terakki Cemiyetini burada yeniden kurmak istiyorlardı. Vakıa henüz bir örgüt kuramamışlardı. Fakat “istibdat” aleyhindeki fikirlerini, Edirne’nin bütün gençlerine ve münevverlerine
...Talât Efendi’nin komşusu olan Faik Bey’in konağında toplanarak vatansever müzakerelerde bulunuyorlar. İstanbul’da dağılmış olan İttihat Terakki Cemiyetini burada yeniden kurmak istiyorlardı. Vakıa henüz bir örgüt kuramamışlardı. Fakat “istibdat” aleyhindeki fikirlerini, Edirne’nin bütün gençlerine ve münevverlerine
Sultan Hamit, 3’üncü Ordu mıntıkası dâhilinde, gizli bir hareketin uyandığını haber almakta gecikmedi. Meselenin inceden inceye tahkiki için el altından hafiyeler ve aşikâr olarak da bazı yaverler gönderdi. Bu tahkikat, bir noktaya dayandı. Bütün şüpheler, Masonlar üzerinde toplandı. Bunların arasında Talât Bey’de vardı. Tahkikat bu noktadan
Geri130
306 öğeden 301 ile 306 arasındakiler gösteriliyor.