Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tanrı Yanılgısı

Richard Dawkins

Tanrı Yanılgısı Gönderileri

Tanrı Yanılgısı kitaplarını, Tanrı Yanılgısı sözleri ve alıntılarını, Tanrı Yanılgısı yazarlarını, Tanrı Yanılgısı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eğer İsa yirmi yıl önce öldürülmüş olsaydı, Katolik okulu öğrencileri boyunlarına haç takmak yerine küçük elektrikli sandalyeler takacaklardı.
Sayfa 316 - Kuzey YayınlarıKitabı okudu
Yırtıcılar, kurbanlarını yakalamak için çok güzel 'tasarlanmış' gibi görünürken, avlar da kaçabilmek için eşit şekilde güzel 'tasarlanmış' gibi görünür. Peki Tanrı kimin tarafındadır?
Sayfa 179 - Kuzey YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Darwin'den önce, yusufçuk böceği kanadı ya da kartal gözü gibi apaçık biçimde tasarlanmış görünen bir şeyin gerçekte rastlantısal olmayan, aksine katışıksız doğal sebeplerin uzun bir sürenin son ürünü olduğunu kim tahmin edebilirdi?
Sayfa 156 - Kuzey YayınlarıKitabı okudu
Bilim, alışık olduğumuz olasılık tayfını gördüğümüz dar pencereyi zorlayarak hızla genişletir. Bilim, bir zamanlar sınırın dışında veya ejderhaların diyarı olarak görünen olasılık bölgelerine hesaplama ve kanıt ile girmemizi sağlayarak bizi özgürleştirir.
Kör Saatçi adlı kitabımda ve başka yerlerde yarasaların kulaklarıyla renkleri görebilecekleri spekülasyonunu yapmıştım. Yarasanın ihtiyaç duyduğu dünya modeli böcekleri yakalamak için üç boyutlu dünyada dolaşmak için olmalıdır. Kesinlikle büyük oranda benzeyen görevleri gerçekleştirmek için bir kırlangıcın ihtiyaç duyduğu modele benzer olmalıdır.
Net olarak hatırladığınız bir şey, görebildiğiniz bir şey, hissettiğiniz, hatta belki kokusunu duyduğunuz, sanki gerçekten ordaymışsınız gibi. Her şeyin ötesinde, siz aslında gerçekten ordaydınız değil mi? Başka türlü nasıl hatırlardınız? Fakat işte bomba: Orada değildiniz. Şu anda vücudunuzda bulunan tek bir atom bile, bu olay olduğunda orada değildi... Madde bir yerden bir yere akar ve anlık olarak sizi oluşturmak için bir araya gelir. Bu yüzden, ne olursanız olun, artık yapıldığınız madde değilsiniz. Eğer bu ensenizdeki kılları dimdik yapmıyorsa, yapana kadar tekrar tekrar okuyun, çünkü bu çok önemli.
Reklam
Bu hikâye gerçektir. 1983 yazı. Tümgeneral Albert Stubblebine III, Virginia Arlington'da bulunan ofisinde, masasının arkasında, sandalyesinde oturuyor ve sayısız ödülü asılı olan duvara bakıyordu. Ödüller, uzun ve seçkin bir kariyerin detaylarıydılar. Emrindeki on altı bin askerle, Amerikan ordusunda istihbarat teşkilatının başındaydı... Bakarken geçmiş ödüllerden çok, duvarın kendisini inceliyordu. Düşüncesi korkutmasına rağmen, yapması gereken bir şey olduğunu hissediyordu. Yapılması gereken seçim hakkında düşünüyordu. Ofisinde kalabilir veya bir sonraki ofise gidebilirdi. Ve kararını verdi. Bir sonraki ofise gidiyordu... Ayağa kalktı, masasının arkasından ayrıldı ve yürümeye başladı. Düşünüyordu, zaten atom büyük oranda neden oluşmuştur? Boşluk! Adımlarını hızlandırdı. Ben büyük oranda neden oluşuyorum? Düşündü. Atomlar! Neredeyse koşuyordu. Duvar büyük oranda neden oluşur? Düşündü. Atomlar! Yapmam gereken tek şey boşlukları kaynaştırmak... Ardından General Stubblebine'in burnu, ofisinin duvarına büyük bir gürültüyle vurdu. Kahretsin, diye düşündü. Duvarından geçmeye çalışırken sürekli başarısızlığa uğraması yüzünden şaşkına dönmüştü.¹
Beyinlerimizin içinde evrimleştiği sınırlı dünyada küçük nesnelerin hareket etmesi, hareketin arka planı gibi gözüken büyük nesnelerin hareket etmesinden daha olasıdır. Yakınımızda olduğu için bize büyük görünen cisimler (dağlar, ağaçlar, binalar ve yer), güneş ve yıldız gibi gökyüzündeki cisimle re görece, Dünya dönerken birbirleriyle ve gözlemciyle tam bir eşzamanlılıkla hareket ederler. Evrimleşmiş beyinlerimiz, ön plandaki dağlar ve ağaçlar yerine, onların üzerine bir hareket yanılsaması yansıtır.
Büyük yirminci yüzyıl filozofu Ludwig Wittgenstein bir keresinde arkadaşına “Söyle bana” diye sordu, "niye herkes daima bir kişi için Dünyanın döndüğünü sanmak yerine Güneşin Dünya etrafında döndüğünü sanmanın daha doğal olduğunu söyler?" Arkadaşı cevapladı, “Nedeni apaçık bir şekilde Güneşin Dünya etrafında dönüyor gibi gözükmesidir." Wittgenstein yanıtladı, "Peki kendisi dönüyormuş gibi gözükmesi için Dünya'nın nasıl dönmesi gerekir?" Bazen, Wittgenstein'ın bu diyalogunu, konferanslarda dinleyicileri güldürmek için anlatırdım. Aksine sersemlemiş görünür, sessizliğe gömülürlerdi.
Bunu bir düşünün. Gezegenlerden birinde, ve muhtemelen bütün evrendeki gezegenlerin sadece birinde, normalde bir yığın kayadan daha karmaşık bir şey oluşturamayan moleküller, kendilerini kaya büyüklüğünde hayret verici karmaşıklıkta, koşabilen, zıplayabilen, yüzebilen, uçabilen, görebilen, duyabilen ve diğer hareketli karmaşık yığınları yakalayıp yiyebilen bir şeyde bir araya getiriyorlar; bunlar bazı durumlarda düşünebiliyor ve hissediyorlar, ayrıca diğer karmaşık madde yığınlarına âşık da oluyorlar. Olayın aslında nasıl olduğunu anlıyoruz, ama sadece 1859'dan beri. 1859'dan önce her şey gerçekten çok çok garip görünüyor olmalıydı. Artık Darwin sayesinde her şey sadece çok garip. Işıldayan asaleti, insan ruhunu yükseltme gücü muhtemelen benzersiz (dünyanın evrenin merkezi olmadığını fark eden Kopernik hariç) olan Darwin burkanın penceresini kavradı ve çekip açarak, kavrayışın içeri sel gibi girmesini sağladı.
Reklam
Teknolojinin aksine bilim sağduyuya zorbalık eder. İşte gözde bir örnek: Bir bardak su içtiğiniz her seferinde, kuvvetli bir ihtimalle Oliver Cromwell'in mesanesinden geçmiş en az bir molekülü bünyenize katmış olacaksınız. Bu sadece temel olasılık teorisidir. Bir bardaktaki moleküllerin sayısı, dünyada doldurulan bardakların sayısından oldukça fazladır. Bu yüzden ne zaman dolu bir bardak su alsak, dünyada var olan suyun moleküllerinin oldukça büyük bir oranına bakıyoruzdur. Tabii ki Cromwell veya mesane ile ilgili özel bir durum yoktur. Tam şu anda, uzun cycad ağacının yanında duran, soldan üçüncü otçul kertenkelenin dışarı saldığı bir azot atomunu solumadınız mı? Böyle bir varsayımın doğru olma ihtimaliyle kalmayıp, bunun neden olduğunu anlayabilecek kadar ayrıcalıklı olduğunuz bu dünyada yaşamaktan mutlu değil misiniz? Ve bunu etraftaki insanların birine, sizin fikriniz veya inancınız olarak değil fakat gerçekte olan şeyler olarak anlattığınızda, ve o insanlar mantığınızı anladıklarında, kendilerini kabul etmek zorunda hissedecekler mi? Belki de bu, Carl Sagan'ın Şeytanla Kafayı Bozmuş Dünya: Karanlıktaki Bir Mum Olarak Bilim isimli kitabını yazmasını sağlayan güdüyü anlatırken kastettiği şeyle aynı görüş açısıydı: "Bilimi anlatmamak bana ters gelir. Aşık olduğunuzda bunu dünyaya haykırmak istersiniz. Bu kitap benim bilimle ömür boyu yaşadığım aşk macerasını yansıtan kişisel bir beyanattır."
Schrödinger'in Kedisi
Alternatif "Kopenhag Yorumu" eşit derecede inanılmazdır. Savurgan değil sadece yıkıcı paradoksluktadır. Erwin Schrödinger, bu yorumu kedisinin başından geçen bir olayla hicveder. Schrödinger'in kedisi, içinde kuantum mekanik olayla tetiklenen bir öldürme mekanizması bulunan kutuya kapatılır. Kapağı açmadan kedinin ölüp ölmediğini bilmeyiz. Bununla birlikte sağduyumuz bize kedinin kutu içinde ya canlı ya da ölü olması gerektiğini söyler. Kopenhag yorumu sağduyumuzu yalanlar: Kutuyu açmadan önce olan her şey bir ihtimaldir. Kutuyu açar açmaz dalga fonksiyonu çöker biz sadece bir sonuçla karşılaşırız: kedi ölü veya diridir. Kapağı açana kadar ise ne ölüydü ne diriydi.
Richard Feynman
"Eğer kuantum teorisini anladığınızı düşünüyorsanız kuantum teorisini anlamamışsınızdır."
Douglas Adams
“Büyük bir çekim kuyusunun dibinde yaşadığımız gerçeği, nükleer bir ateş topunun yüz elli milyar kilometre ötesinde dolaşan gazla kaplı bir gezegenin yüzeyinde yaşamamız ve bunun çok normal olduğunu düşünmek, kesinlikle bakış açımızın ne kadar eğri olması gerektiğinin bir işaretidir.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.