Az önce bir kitap bitirdim sanırım etkisi çok uzun bir zaman geçmeyecek türden.Tanrılar susamışlardı.Gelin birlikte eskiye çok uzaklara Paris’e bir yolculuk yapalım.Tarihler nisan 1793'ü gösterimekte ve fransız ihtilali'nin son iktidar mücadelesi yaşanmaktadır:aristokratlar ölmüştür ve yoksullar bir dilim ekmek için birbirlerini boğazlamakla meşguldür. devrim kendi çocukları danton'u,desmoulin'i ve nice aydını yemektedir.
Herkes birbirini kralcı,aristokrasi yanlısı,devrim düşmanı diye gambazlamaktadır. mahkemeler hınca hınç kalabalık içinde görülmektedir. jüri üyeleri de mahkemeleri izleyen halk da kana susamıştır. susayan tanrıların buyruğunu yerine getirircesine bir huşu içinde giyotinde kesilen her baştan sonra büyük coşkuya kapılmaktadırlar
Giyotin sürekli işler ve devrim kendi çocuklarını da yemeye başlar. robespierre, burjuva sınıfının tam egemenliğini kurabilmesi için terörün gerekli olduğuna inanır ve eşitlik, özgürlük, kardeşlik savaşımında, devrimin susamış tanrıları sel gibi kan akıtırlar. france, bu romanıyla fransız devrimi'ne özellikle terör uygulamasına karşı kişisel düşüncesi ve tavrını da ortaya koyar; aşırılıklar, yanında yıkımı da getirir
Fakat tüm bunların yanı sıra benim açımdan kitabın en etkileyici bölümü son sayfasıdır ki bunun ne devrimle ne de giyotinle hiçbir ilgisi yoktur..
Değişmeyen tek sey degisimin kendisi ve kavramlardir.. elodie, kitabin basinda evariste'e neler diyorsa sonunda da yeni askina aynilarini demekte, o esnada da atesin son kalintilari piriltilar saçmaktadır.
Benden naçizane küçük bir uyarı bu dev eseri mutlaka okuyun.Kitapla kalın ️️