İçinde ruhların özgürlük aradığı ve belki de bu nedenle tamamının hapsolduğu kafesin kendisi beden mi yoksa? Diyerek hayatî bir soruyla başlıyor.
İlk bakışta sadece 80 sayfa olarak görünse de, derin bir araştırmanın eseri olduğuna şüphe yok. Zaten yazarın doktora tezinin kitaplaşmış halini okuyoruz.
"Bugün ideal bireyden anlaşılması gereken, büyük oranda ideal bedendir. Bu nedenle de teni/ yüzeyi düzeltmeye dönük her girişim, tini yıpratır." Bu çağda değerli olarak dayatılan her bir algı aslında bizim özgürlüğümüze vurulan zincirler olduğunu anlatıyor böylece.
"Beden birçok sektörü bir araya toplayan endüstriyel hammaddedir." Herkes hammadde ihtiyacını karşılamak için çırpınadursun fakat çoğu kişi neden ve nasıl bu pazara girdiğini dahi hatırlamamaktadır.
Kitabın son bölümlerinde de beden algısı ve ölüm/ölümsüzlük arayışını da irdelemiş. Keyifle okunan, cılız sayfa sayısıyla birlikte asla çerezlik olmayan kıymetli bir eser.
Okuyanı doyurur, emek verilmiş bir kitabı okurken alınan hazzı fazlasıyla verir.