Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

The Blue and the Black

Sabahattin Eyüboğlu

The Blue and the Black Sözleri ve Alıntıları

The Blue and the Black sözleri ve alıntılarını, The Blue and the Black kitap alıntılarını, The Blue and the Black en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bizde din severlerin çoğu inançlarından çok çıkarlarından yana giderler. Alaturkacılarımız gibi dincilerimiz de çoktan beri halktan çok devleti kazanmış ve tepeden inmişlerdir.
Sayfa 106
Köy bir yana, şehirlerde, hele büyük şehirlerde çocuk, eski, yeni, Doğu, Batı çatışmasının tam ortasındadır. Okul bir yana çeker çocuğu, aile bir yana, devlet bir yana, eş dost bir yana, sinema bir yana, radyo bir yana. Bu değişik etkiler -ki az çok her yerde vardır- birbirlerini tamamlamadığı, her biri çocuğa başka bir değer kattığı zaman mesele yok; ama bunlar birbirine karşı koydu mu, diş biledi mi, tas attı mi çocuğun hali dumandır. Ya işi oluruna bırakır ya iki yüzlü olur ya da... alır başını gider. Bir çocuk düşünün ki on beş yaşında hâlâ babasından dayak yer, küfür işitir, annesi ayaklarını yıkar, amcası rakı içirir, dayısı oruç tutturur, eniştesi okullar ve öğretmenler aleyhine ağzına geleni söyler, her şey parayla der, öğretmen Beethoven'i över, radyoda alaturkanın en bayağısı onunla birlikte ya da onu kapatarak dinlenir. Hangi eğitim bu çocuğu, kimin elinden, nasıl kurtarır?
Sayfa 141
Reklam
Çevremde dayak kadar zararlı olduğunu gördüğüm bir eski eğitim yolu da öğüt vermedir. Hiçbir çocuğun öğütlere kulak astığını görmüş değilim. Tersine, öğüt dinlemekten bunalan, kafasına zorla sokulmak istenen akla karşı koyan çocuklar, gençler görmüşümdür. Dayak gibi öğüt de tepeden inme bir eğitimdir: O da bir çeşit ezme, küçültmedir insanı. Öğüt veren, örnek olmayandır çokluk. Oğluna durmadan yalan söyleyen bir babanın doğruluk öğütleri vermesinden daha gülünç ne olabilir? Çocuk da bizim gibi söze değil, işe bakar.
Sayfa 142
Yazarlar Pazarında
Bilmek, okuyucum, bütün iş bilmekte, ama dünyanın ötesinde değil, gözlerimizin önünde olup biteni bilmekte. Kimin gerçekten memleket hayrına çabaladığını kestirmek, memleketin gerçek halini bilmeye bağlı. İşe akıl ve bilim yolu ile daldan ve hurafeden yıkanmış bir masanın başında girişmek gerektiğini biliyordun. Bir de mürekkep balığına dikkat. Mürekkep balıkları, postlarını kurtarmak gerekti mi, arkalarından bir karanlık salıverirlermiş, göz gözü görmez olurmuş.
Sayfa 90 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Geçmişe bağlı kalmak hayat için ne kadar zararlıysa geçmişi yok saymak ta o derece zararlıdır.
Kim bu Atatürk?
Atatürk'ün Türkiyesi burası. Kim bu Atatürk, neden Türk'ün atası? Bir yaman adamımız bu bizim, hepimizin, bütün bu bizim dediğimiz topraklarda yaşayanların. Atatürk, Türk ırkının atası demek değil (böyle bir ırk, bir soy, bir kan yok ki zaten, olamaz ki zaten). Yeni Türkiye'nin, bu katışık karmaşık yeni ulusun atası, Yunan'ın, Roma'nın, Bizans'ın, Osmanlı İmparatorluğu'nun hor gördüğü Anadolu halkının, çoğu köylü, ezelden beri ezilmiş insanların atası demek. Hor görülmüş Anadolu halkının İstanbul'da keyif çatan aşağılık sülüklerin kanını emdigi, köklerini dünyanın dört bir yanına attığı insanların atası demek Atatürk, Böyle düşünmediyse bu adı alırken, başka nasıl düşünmüş olabilir?. Yeter çektiği bu güzelim yurdun saraylardan, krallardan, padişahlardan, soysuz soylulardan, göbekleriyle birlikte kafaları davula dönenlerden! İllallah başımıza geçip başımıza bela olanlardan!
Sayfa 16
Reklam
Krallara gösterilen saygının daha fazlası, daha içteni halka gösterilmedikçe, demokrasi halkı sömürmenin bir başka biçimi olmakla kalır. Halkı güdülecek bir sürü sayanların elbette kasaplarla alışverişi olacak.
Sayfa 29
Milliyetçilik halkçılık demektir bizim için. Millet kavramını, halk ve yurt kavramlarından ayırmakta direnenlerimiz yok değil. Ama bu ayırmanın insanlık için de, bizim için de çıkar yol olmadığı, kanlı iflaslarla sonuçlandığı bütün sağduyulu gözlerin önündedir artık. Milliyetini Türkiye'den ayrı düşünen, başka anayurtlar, başka türlü yurttaşlar hayal edenler, milletin de kendilerinin de başını derde sokmadan, Atatürk'ün de, Yeni Türkiye'nin de pişmiş aşına su katmadan akıllarını başlarına devşirmelidir.
Karşıt düşüncelere yer vermeyen devlet, düşünceye dolayısıyla insana değer vermiyor demektir.
Sayfa 25
Atatürk'ün Türkiyesi burası. Kim bu Atatürk, neden Türk'ün atası? Bir yaman adamımız bu bizim, hepimizin, bütün bu bizim dediğimiz topraklarda yaşayanların. Atatürk, Türk ırkının atası demek değil (böyle bir ırk, bir soy, bir kan yok ki zaten, olamaz ki zaten). Yeni Türkiye'nin, bu katışık karmaşık yeni ulusun atası, Yunan'ın, Roma'nın, Bizans'ın, Osmanlı İmparatorluğu'nun hor gördüğü Anadolu halkının, çoğu köylü, ezelden beri ezilmiş insanların atası demek. Hor görülmüş Anadolu halkının İstanbul'da keyif çatan aşağılık sülüklerin kanını emdiği, köklerini dünyanın dört bir yanına attığı insanların atası demek Atatürk, Böyle düşünmediyse bu adı alırken, başka nasıl düşünmüş olabilir?.. Yeter çektiği bu güzelim yurdun saraylardan, krallardan, padişahlardan, soysuz soylulardan, göbekleriyle birlikte kafaları davula dönenlerden! İllallah başımıza geçip başımıza bela olanlardan!
Sayfa 10
322 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.