Kitabımız adından da anlaşılacağı üzere bir dedektiflik öyküsü barındırıyor. Baş karakterimiz Verloc evli, birtakım eşya satan dükkan sahibi ve büyükelçiliğe çalışan bir casusdur. Bir gün Verloc'a bir görev verilir ve bu görevi yapmadığı takdirde maaş alamayacağı söylenir. Olaylar buradan sonra gelişmeye başlıyor. Kitabın ilk 70-80 sayfası pek akıcı değildi ve okurken sürekli 'bitse de gitsek' düşünceleri gelmeye başladı. Bir süre sonra heyecanlandı derken tekrardan aynı tempo geldi. Kitabın olay örgüsü de bi hayli ilginç. Zaman belirtilmediği için yaşanan olayların şimdi mi olduğu yoksa geçmişte mi olduğunu hemen anlayamıyoruz. Kitabın son 100 sayfası olayların nasıl olduğunu, işlerin gerçek yüzünü görmemizi sağlıyor. Kitabın tümünü ele aldığımızda insan yaşamına belli bir açıdan bakmayı, ruhun derinliklerinde yatan temel gerçeklere inmeyi amaçladığını görüyoruz. Olaylar, mekanlar, kişiler ve kişiler arasındaki ilişkiler ele alındığında ideolojik birtakım düşüncelere de yer vermiş kitabımız. Fakat betimlemeler, olay örgüsü ve olayların pek tatmin edici olmaması bu konuların tam etkisiyle okura yansımasını engelliyor. Yine de alınıp okunabilecek bir kitaptı.