Şubat 2024

Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024)

Türk Dili Dergisi

En Beğenilen Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024) Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024) sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024) kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Geniş açı
şehrin gürültüsünde boğulur seslerimiz cumbalı odalardan kadim sırlar yayılır iğde kokularında tene bürünür mazi boğulmak üzeredir yorgun nefeslerimiz kan toplayan gözlerden ölgün bakışlar düşer sanki kalbimiz ıslak ve asılı balkonda ağrıyan yanlarından mandal işkencesiyle üstümüze geliyor çok katlı yalnızlıklar toprağa yalın ayak düşme
Şu kurtarıcı aksiyoma sarılalım: Şair olunmaz, doğulur ( poeta nascitur, non fit). İnsan beşikten itibaren, nazım sanatını öğrenmeden çok önce şairdir, yoksa asla şair olamaz; insan kaçınılmaz olarak harflerin en mahremiyle birleşen bir mesleğin sonucu olarak şairdir: çok özel bir armağan, teknik bilgisinin yerini tutamayacağı bir doğa armağanı.
Reklam
İnsanların “yarın yaparım” diye kendilerini bile bile düşürdüğü bir tuzak vardır. “Bugün çok yoruldum, yarın yaparım!”, “Hele bir yarın gelsin!” Oysa ne demiştir atalar: “Bugünün işini yarına bırakma, o günün kendi işi vardır o da kalır yarınına!” Bu yüzden aklı başınca niceleri demiştir ki “Yarın diye bir şey yoktur!” çünkü daha gelmemiştir, olmayana göre hüküm verip iş ısmarlamak da akıl kârı olmasa gerek. “Yarın diye bir şey yoktur.” cümlesi size anlamsız gelmişse veya “Demagoji bunlar!” diyorsanız bir de şunu dinleyin: Dünyanın en önemli iş adamlarından biri olan, Alibaba’nın sahibi Jak Ma bir konuşmasında şöyle diyor: Bugün zordur, yarın daha da zordur ama yarından sonraki gün güzeldir, fakat insanların çoğu yarının akşamında ölürler. Ne demek bu? İnsanlar bugünün zor olduğunu yaşayarak görürler, sıkılırlar, bunalırlar, içlerinden “Belki yarın daha iyi olacak.” diye geçirirler, yarına gelirler fakat bir de bakarlar ki yarın daha da zor, daha da meşakkatli; o an umutsuzluğa kapılırlar, sanki bu zorluklar hiç bitmeyecekmiş gibi gelir onlara ve o ümitsizlik, karamsarlık, kötümserlik içinde, sabırsızlıkları yüzünden kaybolup giderler. Hâlbuki biraz daha dişlerini sıksalardı, o çok çok meşakkatli yarının ardından mutluluk getirecek yarından sonraki günü göreceklerdi.
Leyla ve Mecnun
Gül yüzünde filiz veren serinlik, Hangi çölde gelir bulur Leyla’yı? Ayak izi, her umuda kılavuz. Ya Mecnun ol ya geceye talebe. Mecnun, gündüz okuluna kayıtlı. Leyli olmak ister durur arzusu. Mecnun düşer, bir eşiğe bahane. Güneş ve ay, ayrı yolun yolcusu. Mecnun, gündüz; Leyla, gece yolcusu.
Sayfa 101Kitabı okudu
Parıldayan her şey altın değildir; ilhamın mahsulü, eğer varsa, saf metalin içinden çıkarılması gereken saf olmayan bir kütledir. Valéry de Bremond’nun söylediğine, yani ilhamın bütün bir şiiri besleyemeyeceğine inanıyordu6 ve tipik bir mücevher formunda şu cümleyi söylerken kastettiği de buydu: “Deha olmadan yetenek önemsizdir.” “Yeteneksiz deha ise hiçbir şeydir.”
Reklam
35 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.