Türkiye'nin "ümmet" duygusundan "Türk milleti" kimliğine geçiş sürecini anlatırken şunları düşünüyor yazar: Ümmet ve millet kavramı, bir dikotomi değildir, birbirini tamamlayan unsurlardır. İkisini aynı anda benimsemek mümkündür. Yani İslamiyet, kavim gerçeğini reddeden bir din değildir, aksine, ırkçılığa varmayan bir millet sevgisini destekler. Aydınlara gelince, aydınların milli olmamaları sebebiyle Atatürk'ün yolundan saptıklarını düşünmektedir. Atatürk'ün akılcı ve metodlu dünya görüşüyle Türk halkının değerleri arasında bir çelişki görmemektedir. Batıcılık ile çağdaş olmanın aynı şey olmadığını söyler. Milliyetçi bir eğitim sisteminden yanadır. Yazar, Türk-İslam kültürünün millet olma sürecinde, önemli ve vazgeçilmez bir yeri olduğunu düşünür. Ve "çokkültürlülüğe" karşıdır. Ona göre Türkiye'nin egemen ve kurucu kültürü, Türk'ün değerleridir. Osmanlı devletini, hem Türklüğe hem İslamiyet'e uymadığı için eleştirmektedir. Ona göre Osmanlı devleti, Türklüğü dışlamış ve İslam'ın emirlerine uymamıştır. Yazar, Atatürk milliyetçiliğinin, kurucu Türk kültürünün, ve İslam'ın uyum içinde olmasını temenni eder. "Türk'üm" diyemeyenleri eleştirir. Yazarın anafikirleri bunlardır. Yazarın tespitlerini alıntı şeklinde paylaştım. Ve tespitlerine de katılıyorum. 10/10 verdim. Sosyolojiye merak edenlerin okumasını tavsiye ederim.