onun üzüntüsü de bambaşka türlüydü: ağlamıyordu da, dua da etmiyordu… yalnız, sövüyor, meydan okuyor, tanrıya da, insanlara da lanetler yağdırıyordu. kendini insafsız bir öfkeye kaptırmıştı.
Ben onu kendimden bile çok seviyorum, Ellen... Her gece Tanrı'ya beni ondan sonra yanına alması için dua ediyorum, çünkü onun benim arkamdan üzülmesindense, benim üzülmem daha iyi olur diye düşünüyorum.
Arkası yarın dizisi olsa Annem çok severdi sanırım. Hikayede en çok dikkatimi çeken şey kadının hiç bir hakkının olmaması. Kadın yazar,avukat,vs.. mesleği ne olursa olsun; kazandığı para,mal,mülk,vs.. herşey kocasına ait.. Gerçi yakın geçmişe kadar bizde de birçok bölgede öyleydi..hâlâ bazı bölgelerde öyle maalesef. Arazi bölünmesin diye aile içi evlilikler falan...Kadın hakları için dünya ne mücadeleler vermiş.. #Atatürk'ü bir kez daha minnetle anayım kitap mutlu bir sonla bitiyor en azından. Zamanı düşününce güzel bir hikayesi var. Bu yayınevi için söylüyorum kitabın nerdeyse her sayfasında basım hatası var..
Yeryüzünde her şey yok olsa da yalnız o kalsa,ben var olmakta devam ederim; başka her şey yerinde dursa da yalnız o yok olsa, evren bana tümüyle yabancılaşır.
Dönem kitapları okumanın büyük bir sabır gerektirdiğini düşünüyorum. Özellikle kitabın dili konusunda bu sabrın önemi daha da artıyor. Uğultulu Tepeler'i okurken yaşadığım en büyük sorun kitabın diliydi. Karakterlerin tiyatral diyalogları, birbirlerine karşı gösterdikleri abartılı tavırlar, o dönemin insanı olmayan beni epey yordu.
Kitabın dilinin yanında beni en çok zorlayan durum, 1800'ler İngiltere'sindeki insan profili ve yapısıydı. En ufak bir üzüntüde iki, üç ay yataklara düşen ve sanki ölümcül bir hastalığın pençesine düşmüş gibi davranan ağlak karakterleri okurken çoğu zaman büyük bir sıkıntıya kapıldım. Bu durum tamamen benim o dönemin insanı olmamamla ilgili. O yüzden kitabın bendeki özeti: sürekli ağlayan ve hastalanan karakterler oldu.
Karakterlere kimi zaman o kadar sinir oldum ki, kitabın yarısından sonra romanın ana karakterlerinden biri olan Mr. Heathcliff'in diğer karakterlere karşı olan agresif ve tabiri caizse 'hayvansı' davranışlarını haklı bulmaya başladım. Bu duygum bile kitabın bende yarattığı etkiye iyi bir örnek olur diye düşünüyorum