Aşk, nefret, acıma, aşağılama, iyilik, kötülük...Tüm bu duyguların en uç seviyede yansıması okuyucuyu uğultulu tepelerin tam ortasına götürüyor. Yeri geliyor, babası ölüm döşeğindeyken zoraki bir evlilik amacıyla odaya kilitlenen minik Catherine'in korkusunu ve çaresizliğini tüm kalbinizde hissediyorsunuz, yeri geliyor, gözü intikam ve karanlıktan başka bir şey görmeyen Heatcliff'in kalbine dokunuyorsunuz...
Sonsuz aşkın ve sonsuz nefretin bir insanın ölümüne kadar sürebileceğini görürken, aynı zamanda, başka bir insanın doğumunda da tekerrür ettiğini görüyorsunuz.
Her zıt duygunun derinlemesine işlendiği bu kitapta, hayatın bizlere sunduğu duygular silsilesinin, hepimizin içindeki uğultuyla günün birinde sona ereceği yüzümüze vuruyor. Karakterlerin gelişiminin ve olay örgüsünün ince ince işlendiği bu kusursuz anlatım, okunmaya değer. Kitabın kapağını kapattıktan sonra kendinizi, Emily Bronte'nin neden bu kadar erken öldüğünü sorgularken bulacağınıza eminim.
Son olarak, kitabı armağan eden kişiyi çok sevdiğimi belirtmek isterim.İyi okumalar.