Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Umumi Türk Tarihine Giriş

Zeki Velidi Togan

Umumi Türk Tarihine Giriş Sözleri ve Alıntıları

Umumi Türk Tarihine Giriş sözleri ve alıntılarını, Umumi Türk Tarihine Giriş kitap alıntılarını, Umumi Türk Tarihine Giriş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Uzakdoğu'nun eski devirlerinde, orada Türklerin faaliyette bulunduklarını gösteren deliller daha çok ve daha kuvvetlidir. Orada, Kuzey Çin'de bir kısım Türk'ün, Rong ve Tik isimleri altında, daha MÖ 1328'den başlayıp ciddi bir siyasi kuvvet sıfatıyla mevcudiyet gösterdikleri; bu Türklerin aynı Tik ismi altında zikredilen, fakat Türk olmayan kavimleri geri bırakarak bir defa MÖ 588'de, ikinci defa 433'te Kuzeybatı Çin'den Moğolistan'a ve Cungarya taraflarına çekilmiş olduğu, eski Çin kaynaklarından öğrenebildiğimiz olaylardır. Birçok âlimler, Türk ve gayri Türk Di'lere ait malumatı ayırt edemedikleri halde diğerleri "Tik" isminin doğrudan doğruya "Türk" kelimesinin eski bir yazılış şekli olduğunu ileri sürmektedirler. Klasik müelliflerden Herodotos'un "Yurcae", Plinius Secundus'un ve Pomponius Mela'nın "Turcae" isimleri altında zikrettikleri bir kavmin, MÖ 5. asırda ve daha sonraki çağlarda Edil (Volga) ile Yayık (Ural) nehirleri arasında yaşadığını biliyoruz. Eğer "Tik" ismi hakikaten "Türk" demek ise, milli adımızın Türk kabilelerinden birinin ismi sıfatıyla zikrini, ilk defa ve MÖ 14. asra götürülebilen Çin rivayetlerinde görülen bir isim olarak kabul etmek icap eder.
Sayfa 23
Türk destanlarında "Tunga Alp Er", İran destanlarında "Afrasyab" adı ile tanınan kahramanı, bu büyük Saka devletinin en şevketli devrini ve sukut çağını yaşatan büyük kahramanı olarak kabul ediyoruz. Bu destanın Türk rivayetlerinde Tunga Alp adı ile, Türk hükümdar sülalelerinin büyük atası, onun akraba ve evladı, onun kültü anlatılmaktadır, İran rivayetlerinde de, Afrasyab'ın, İranlılar ile olan maceraları, İran hükümdarı Keyhusrev (Medya hükümdarı Kiyaksares) tarafından yenildikten sonra onun tarafından Tiyanşan'da Kockarbaşı ve Kimekler ülkesi, yani Altaylara kadar takip edilmesi, nihayet Azerbaycan'da Keyhusrev'in eline geçerek öldürülmesi ve kendisinden sonra oğullarının devri anlatılmaktadır.
Sayfa 52
Reklam
El-Biruni, Kafdağı hikâyelerinin İslamiyete Budizmden geçtiğini söylemiş, dindar olmakla beraber ilmi hurafelerden temizlemiş olduğu gibi; Uluğ Bek de, mutekit (inançlı) Müslüman olmakla beraber İslamiyetin dünya ve siyaset işlerine karışmasına, saltanat şeraitinden (şartlarından) sayılan içki ve kadın rakkaselerin bulunduğu ziyafetlere, Türk töresine, Moğol vergi sistemine ve faizli kredi meselelerine müdahale etmesine asla yol vermemiştir.
Sayfa 132
Eskiden Çin'de hükümet süren Türk sülaleleri hep milliyetlerini kaybetmişlerdi. Bunlardan Tuoba [Tabğaç] sülalesinin hükümdarlan kendi tebaaları olan Türkleri zorla Çinlileştirmiş ve Türkçe konuşmalarını ölüm cezasıyla men etmişlerdi. Çin'deki Moğolların istediği ise bu vaziyetin tam zıttı idi. Gerek Kubilay Kaan ve torunu Temür Kaan ve gerekse beyleri, kendilerinden önce Çin'e gelerek kaybolup giden bozkır kavimlerinin akıbetine maruz kalmamak için kendi milliyetlerini muhafaza eylemek kararını vermişlerdi ve bu hususta müttefik idiler. Çinli kadınlarla evlenmeyi beğenmezler ve bunlardan doğan çocuklar için miras hakkı tanımazlardı. Asıl Moğollar kendilerini Çin'de, mesela Hindistan'daki İngilizler gibi idare ediyorlardı; ancak yüksek makamları kendi ellerinde bulundururlar, yerlilerle karışmazlar, onlara kendilerinden sonra tali derecede olan mansapları (devlet görevi, makam) Orta ve Ön Asya'dan gelen Müslümanlar ile Hıristiyanlara verirlerdi. Gerek Moğollar ve gerekse bu Müslümanlar Çin dil ve yazısını öğrenmediler, her yerde bir dilmaç (tercüman) vasıtasıyla iş gördüler; resmi dil Moğolca idi, bununla beraber Uygurca da, yukarıda dediğimiz gibi, geniş mikyasta kullanılmıştır.
Sayfa 186 - 187
İran destanı, Türkleri en eski zamanlardan beri bir "çelige bürünmüş" millet olarak tavsif ediyor, ki biz tarihi devirlerde Türk kavimlerinin yaptıkları demirciliği, bunların tarihten önceki zamanlarda dahi inkişaf ettirdikleri bir sanatları olarak kabul edebiliriz. Herhalde Türklerin dünyaya hâkim olmalarının sırrı, yalnız yılkıcılıkta ve yedecilik tılsımında değil, aynı zamanda daha Aryaniler batıdan gelmeden önce "çeliğe bürünmüş" bir millet olmalarından ileri gelse gerektir. da
Sayfa 45
Çengiz'in kendisince "Türk" kelimesinin Moğol ile Türk'ün her ikisini ifade eden bir isim olarak anlaşıldığı görülüyor. Şimdiki Afganistan'da kendisini ziyaret eden Kadı Vahideddin Fuşenci'ye, "Peygamberimiz Muhammed her şeyi önceden bilmiş diyorsunuz; acaba benim zuhur edeceğim hakkında ne demiş?" diye sormuş. Kadı da Peygamber'in utrukû el-turka mâ tarakûkum yani, "Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız" demiş olduğunu nakletmiş ve Çengiz de bunun çok hâkimane bir söz olduğunu söylemiş, yani kendisini Türk addetmiştir. Bir Arap Ögedey Kaan'a babasını rüyasında gördüğünü ve kendisine bir söz söylediğini naklettiğinde Ögedey buna "babam bunu sana hangi lisanla anlattı" diye sormuş. O da Arapça anlattı deyince Ögedey babasının Moğolca ve Türkçeden başka bir lisan bilmediğini söylemiştir.
Sayfa 98
Reklam
Macar Türkiyatçısı G. Németh, Türk anavatanının, Asya'nın kuzeybatı kısımlarında, Altay dağları ile Urallar arasında ve Aral gölü mıntıkasında aranması lüzumunu, lisani delillere dayanarak iddia etmiştir.
Sayfa 18
Göktürk yazıtları dilinin Göktürk devleti teşekkül etmeden önce vücuda gelen bir edebi dilin tekâmül safhası arz etmekte olduğu ispat olunabilir bir davadır.
Sayfa 72
Bence Türk'ün anavatanı, Tiyanşan'ın batı ve kuzey yamaçları ile Aral gölü mıntıkasıdır.
Sayfa 19
Budizm zaten Orta Asya'nın Şamanizmi esasından türemiş bir dindi ve "şaman" kelimesi de rahip manasında Sanskritçe çramna [şramana] kelimesinin Paliforması olan "şamana"dan gelerek bu "Kam" dinine isim olmuştur.
Sayfa 67 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Baskı: Şubat 2020, İstanbul
Reklam
Hülegü, Memlûklardan elçi Sarım Özbek'in anlattığına göre, hoşsohbet bir zat imiş. Sarım'a göre Hülegü, hükümdarların en adilidir, şikâyet sandıklarına atılan mektupları her cuma günü bizzat kendisi tetkik etmiştir.
Sayfa 311 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Baskı: Şubat 2020, İstanbul
Afrasyab (Tunga Alp), Nerşahi'nin eserinde naklonulan İran rivayetlerine göre, tam bir Uzakdoğu (Çin) ve Güney Asya (Budist) kültürünün başlıca hamili ve İran'ın ve Zerdüştlüğün tam bir düşmanı idi.
Sayfa 69
Milattan sonra Hun (Kun) devletinin ağırlık merkezi batıya Doğu Avrupa'ya doğru kaydı. Kunların esas kuvvetlerini Oğuz, Ogur, Kemak (Kıpçak), Kanglı zümreleri teşkil etmişti ve bunlar batıya kaydıktan sonra bunların Moğolistan taraflarında kalanları Tokuzoğuz, Onogur (On Uygur), Kay, Kun gibi isimleri taşımakta devam ettiler.
Sayfa 65
MÖ 1022 senesine ait kayıtta "lüks kılıç" manasında bir jinglu kelimesi "Hunların eski ecdadının sözü" olmak üzere MÖ 47 senesinde yazılan bir Çin kaynağında zikredilmiştir. Fr. Hirth bu sözü Türkçede "ikiyüzlü bıçak" manasında bugün dahi kullanılan "Kingirlik" kelimesiyle birleştirmiş ve bunu "tarihte mukayyet en eski Türkçe kelime" olarak kaydetmiştir.
Sayfa 44 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Baskı: Şubat 2020, İstanbul
Temür müverrih İbn Haldun'a memleketinin meşru hükümdarının yanındaki Sultan Mahmud Han olduğunu, kendisinin ise ancak onun bir beyi olduğunu anlatmış ve görünüş denilen merasimde ve kurultaylarda bu hanı tahta geçirip onun karşısında yer almıştır.
Sayfa 91
509 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.